İnsanlar sürekli kendimi nasıl hissettiğimi, nasıl gördüğümü sorup duruyorlar. Artık gerçekten nasıl hissettiğimi söyleme vakti geldi sanırım. Başlamadan uyarayım:
DİKKAT, BU YAZI HİÇ TANIMADIĞINIZ BİR İLKE ÖZDER İÇERİR!
Klişe benzetmelerle anlatmak için yazmıyorum bu yazıyı. Olabildiğince kaçınacağım bunlardan. Onun dışında tek umudum kendinizden bir parça bulabilmeniz ve aklınızda olan bir sorunun cevabına rastlayabilmeniz. Hadi başlayalım.
Ben İlke Özder. Doğruyu söylemek gerekirse dışardan bakıldığında oldukça sıradan bir hayatım var. Zaten size de görünen şeyi anlatmak için yazmıyorum. Dış görünüşümü bir kenara bırakın, içime baktığınızda nasıl karanlık ve dolambaçlı bir labirent olduğunu anlarsınız hemen. ( Bu ani duygu değişimlerim anında söyler zaten ) Ben yaşıtlarım gibi olmadığımı lisenin ilk dönemlerinde anladım. Oldukça küçükten yazdığım bir yazı vardı. Yazıda kendimi gazetelerdeki bulmacaya benzetmiştim. İşte o yazımı okuduğum an her şeyin değişik olduğunun farkına vardım. Hala da öyle anlatırım kendimi. Tabi şimdi size saçma geliyor ama birazdan her şey açıklığa kavuşacak.
Ben gazete kağıdına basılmış, günde milyonlarca kişiyle yüz yüze gelen ve hepsiyle iyi kötü iletişim kuran ve hepsinden etkilenen biriyim. Böyle olunca da yıpranıyor insan tabi. Düşünsenize biri sizi kendi etkisi etrafına alıyor ve sizinle oynamaya başlıyor. Yanlış yaptığını anlıyor ve sert bir silgi alıp silmeye başlıyor. Tekrar yazıyor ve siliyor. Yazıyor, siliyor, yazıyor, siliyor… Sizce sonunda kağıt diye bir şey kalır mı ortada? Hayır. İşte ben de aynen böyleyim. İnsanların benle ilgilenmesini çok severim, onlarla vakit geçirmeyi, oynamayı… Ama sonu pek güzel olmuyor işte. Onların yanlışlarıyla, sorunlarıyla uğraşırken bir anda kendiniz yok oluyorsunuz. Bir süre idare etmeye çalışıyorsunuz yırtık sayfayla ama sonu yine de iyi olmuyor. Bir de bakmışsınız ki artık yoksunuz. İşte sorun tam olarak bu. Bazı insanlarda bu durum kendi kişiliklerini kaybetmek yani dejenere olmakla gerçekleşirken bazılarındaysa benim gibi oluyor. Yani kendini kaybetmemek için debeleniyor ve boom! Sonunda tüm dengesi alt üst olmuş. Tabi bunların sonucunda da duygularınız tahterevallideymiş gibi bir dengesizlik oluyor.
İnanın değmez. Yaşamış biri olarak söylüyorum. Siz, siz kaldığınız sürece güzelsiniz. Yoksa o olduğunuz başkasından zaten var elimizde. Bu yüzden insanlarla etkileşim halinde olmayı abartmayın. Kendinizi izole edin demiyorum ama dizginleri onların eline de vermeyin sakın. Öyle olduğunda durun, düşünün. Kaybolmak istemediğinizi hatırlayın. Çünkü siz, sizken güzelsiniz.