Düşünüyordum sabaha karşı vakit alacakaranlık
Arıyordum kurtuluşu ufuklar kızıl, renkler bulanık
Ölülerin arzuladığı ışıksız düşlerden geçti yolum
Çarmıha gerilmiş bir peygamber gibi hissediyordum
Düşünüyordum akılın içindeki bir delilik olmayı
Sonsuzluk nehrinde bir şelale olup akmayı
Arzuluyordum bir güneş olup tepelerin ardında solmayı
Yeni bir gün gibi karanlığı delip ışıklarımı saçmayı
Serin rüzgârlar getirir bana kızıl karanlığın bilinmez özünü
Anlatır sonsuz bir gece gibi tükenmez bir siyahlık olmayı
Canını, ruhunu, her şeyini kaybedip bir hiçlikle dolmayı
Yıllar geçtikçe eskimek tek gerçeğin vücut bulması
Gökyüzünün uçarı ve uslanmaz hayallerinin yüzü
Mavidir ve bir o kadar da asildir unutulmuş sözü
Eskimeyen bir dostluktur engin gökler ve bulutların yağmuru
Sunar bana kasvetle düşen damlalar kaybettiğim ruhumu
Yusuf GÜRKAN – (04.01.2013)