Odamın duvarından ve üstünde toplanmış sözcüklerden geriye çıkıp kendi kendime:Tamam.Budur işte,dedim.Bence ölüm bazen bir denkleme benziyor.X elementlerinden, y değerlerinden oluşan; basit fakan feci bir yanıta ulaşana kadar çarpılan,bölünen,çıkarılan,toplanan bir dizi.O yanıt: Sıfır.O anda bu işliyordu.
Seni son gördüğümde yirmi yaşındaydım ve hiç aşık olmamıştım.Ne bir kızı öpmüş,ne teninin yumuşaklığını parmaklarımın ucunda hissetmiştim.Kızlar benim için gizemini koruyordu; akıl sağlığı kadar elde edilmez,ulaşılmaz dağ zirveleriydiler.O kadar çok bilinmeyenleri vardı ki; gülümserken kıvrılan dudakları,seksi bir hareketle kıvrılan sırtları,rüzların hafif esişiyle dalga dalga yüzen saçları…Hiçbir şey bilmiyor, hepsini gözümde canlandırıyorum.
Delilikle geçen hayatımda çoğu şey ulaşılmaz oldu benim için.Herhalde,tanıyıp tanıyacağım en egzotik kadına aşık olacağımı da bir biçimde tahmin etmeliydim.
Fakat henüz gençtim.Gözüm sadece, küçücük hayatımda gördüğüm en sıra dışı insanın varlığını görür gibi olmuştu aniden.Güneş ve ay ışığı gibi parlıyordu.Onlar gibi mükemmel bakışları ve gülüşleri vardı..
‘’En deli olduğum bu yıllarda öğrendiğim şeylerden biri de şuydu: İnsan, duvarlarla çevrili,pencereleri parmaklı,kapısı kilitli, kendisiyle başbaşa dolu bir odada bulunabilir, hatta tek başına sandığı bir tecrit odasına da tıkılabilir, ama içinde bulunduğu oda orası değildir aslında.
İnsanın asıl bulunduğu oda hatıralarından,ilişkilerinden,olaylardan, bin bir çeşit görünmez güçten oluşuyordu.Bazen delüzyonlardan.Bazen halüsinasyonlardan ya da hırstan.Bazen öfkeden.Bazen hüzünlerden.Önemli olan, gerçek duvarların nerede olduğu ayrımına varabilmektir.’’
Odamın penceresinden dışarı baktım, vakit geç olmuştu.Gün ışığı kaçmış, yerini küçük şehir gecesinin koyu karanlığı almıştı.Odamda birden fazla saat vardı.Kendi kendime, şuan sadece kelimelerin anlattığı zamana ihtiyacım var dedim.Bunun üstüne bir mola verdim,bir sigara tüttürdüm,odamdaki tüm saatleri topladım.Fişten çekerek ya da pillerinin çıkararak durdurdum.Hepsinin aşağı yukarı aynı anda durduğunu farkettim.Gece 3’ü 20 geçe,3’ü 25 geçe,3’ü 27 geçe.Her bir saati alıp akreple yelkovan arasından bir tutarlılık emaresi kalmayacak şekilde ayarladım.Hepsi farklı bir anda durmuştu.Bunu başarıyla tamamladığımda, kahkaha attım.Sanki kendimi zamandan ve zamanın kısıtlamalarından kurtarmıştım..Ve kelimelerin anlattığı zamana doğru yol almaya başlamıştım…