Evden çıkarken kapıyı arkadan kilitledim, böylece her sabah yaptığım gibi kendimi evin dışına hapsetmiş oluyordum. Yine aynı paspasın üzerindeki aynı ayakkabıları giyerken aynı merdiven boşluğuyla bakıştık. Apartman kapısı ardımdan söylene söylene kapandı. Kapının yaşını bilen son ihtiyar da geçen hafta öldü. Cenaze nakil aracı olmasa anlaşılmayacaktı öldüğü, iki genç, iki yetkili, bir de ceset, ayrıldı evin önünden, eşyaları almaya dahi gelen olmadı.
Yürüyerek gidip geliyordum çalıştığım yere, aynı fırça, aynı zemin, aynı tozlar, aynı şarkılar. Ara sıra farklı insanlar uğramasa anlaşılmayacaktı başka bir gün olduğu. On beş dakika yürüdükten sonra kafeye varıyordum. Alışık olmadıkları dilden verdiğim selamları alıştıkları dilden alıyorlardı, ben hiç alışamadım söylediklerine, konuşmuyorduk aynı dili aynı ülkede…
Ekim 2014