Kâinatın kusursuz sevgi barındıran benliğine…
“Sessizliğin en ürpertici desibelinde, karanlığın zifiriyi aydınlık bırakacak kadar kör edici girdabında yaşamın ta kendisi; kâinat desibel rekoru kıracak kadar güçlü ve benliği kusursuz bir saflığa büründürecek derecede eşsiz çocuk kahkahaları… Her bir çocuğun yüreğinde tüm karanlık girdabını yerle yeksan edecek kadar güçlü ve parlak bir ışık kaynağı…”
Beyazın en cezbedici berraklığına tüm benliğimle haykırmaya başlarken “Kâinatın en sıra dışı romanını yazacağın zaman geldi çattı. Hadi, sonsuzluğa koşalım!” Dedi içimdeki çocuk. Biliyor musun, onun sözleriyle doğaçladım bu ana dek; sözleri yüzyıllardır tek bir yağmur damlası düşmeyen, kaktüsün dahi yetişmediği kuraklıktaki bir yere düşen yağmur damlaları kadar değerliydi, yaşamı barındırıyordu kalbinden çıkan her harf. Hayata tutunmaktan öteydi benliğimdeki çocukla el ele yürümek; onunlayken sanki tüm evrenle bir bütün olduğumu hissediyordum. Fakat bunun histen öte olduğuna artık emindim bana “Hadi, sonsuzluğa koşalım!” dediğinde.
Sen onu öldürmedikçe sana, seni yarı yolda bırakmayacak kadar sadık olan kalbindeki çocuğu arıyor olabilirsin. Kalbin fizik kanunlarını alt üst eden benzersiz boyutunda ona ulaşmanın tahmin ettiğinden çok daha basit olduğuna şahit olacaksın. Sadece “Doğaçlama” adlı bir anahtara ihtiyacın var. Anahtarın açacağı kapıyı aramana gerek kalmayacak çünkü o sana evreni aydınlatacak kadar güçlü benliğiyle “Hadi, sonsuzluğa koşalım!” diyecek.
“Romanın ana kahramanı sensin kalbindeki çocukla bir bütün olan veya onu benliğinin derinliklerinde arayan dostum. Sen, ben, tüm dünya, tüm galaktik medeniyetler… Ana kahraman yaşamın ta kendisi!”
Bu arada…
Bu roman “Hayal Gücü” adını verdiğim ve “gerçekten” tükenmeyen bir kalemle yazılmaya başlandı. Ancak hayal edilen her şey evrende ya da diğer boyutlarda bir yerde varsa, bu kalemle yazılan her satırda çok acayip gerçeklerle karşılaşacağız demektir. Şimdiden sabırsızlanıyorum!
Hep birlikte, doğaçlayarak evreni keşfetme zamanı. Hadi, sonsuzluğa koşalım!