Ayakkabı boyacısı,
o gün de, tahtası, senelerdir üzerine basıp
geçmiş ayaklardan,
güneş, yağmur ve kardan solmuş ekmek teknesini omuzuna asıp,
kendisi de yorgun, bu ilkbaharda yalnızlıktan,
şehrin en kalabalık caddesinde bir yer tutmak için, yine epey erken yola koyulmuştu…
Erken sabah! Kalabalık!
Yeter artık!
Aşık olmak istiyorum!
Aşık olmak istiyordu… Aşık olmalıyız hepimiz, evet!.. Aşık olunca işe gitmek için erken uyanmalarımız son bulmayacak elbette… Yine, fırçayı ters çevirip dümbelek çalacağız ekmek parası sevdasına, ki şahsen ben kalabalık ayakların arasındayım hep… Olsun ama… Bu sefer ama, notalar kelebekler olup, konacak omuzlarıma, uçacak etrafımda. Hepimizin etrafında, omuzlarında, nerede olursanız olun kelebekler uçuşup konacak… Hepsi bu… Kelebeklerin kanatlarındaki renklere bürüneceğimizi düşünsenize!
büründüğünü dünyanın renklere… ya da gözümüzün açıldığını,
kanat çırptıkça!..
Dünya yalnızca aşk kanatlarını çırptıkça güzelleşir, renklenir… Hepsi bu!