paslanmış gecelerin yarıları kadar
ya da kanlı çarşaflarda uyanılan
pişmanlıkla kavrulmuş sabahlar
hem sen de iyi bilirsin ki adamım
yokluk
elin yüreğin bağlıyken
küflü zincirlerle
sevdiğinin parmakları yerine
bedeninde kayan yılanlardır
dudaklarımın arasındaki küfürsün adamım
mübahlaştırdığım günahlarım
ve lanetlediğim dualarım
en çok da
morarttığın kuytularımda
diline usulca bıraktığım sırrım
yokluğun parçalanmış bir solucan gibi adamım
her limesi can hıraş kıvranan
ve kapkara deliklerdeki dipsiz oyuklarda
ebediyete dek hep sana hapsolan
fakat yine de
şu biçare arzda ve semada
kederle hıçkıran tonlarca ruh içinde
tek bir çift göze diz çökmek
çok zavallıca be adamım
ama sana bunları anlatmayacağım
sen bunları bilme adamım
zifiri sevdamdaki nefreti görme
sen beni ot bil
bayat çay bil
hayatın bulansın beni içince
küfürbaz sarhoş ağzımı
hırpani üstümü başımı
kanattığım tırnaklarımı
ve kabuklarını yediğim yaralarımı bil sen
beni sen en iyisi hiç bil adamım