Bir gemi yanaşır gibidir en dip boşluklarıma
Matarasız bir dudak yürür göğsümden dudaklarıma
Bir kadın bir cümle fısıldar
Ilgıt ılgıt esen rüzgara karşı…
Çürümeye yüz tutmuş bir yalanın kokusudur yaşadığım
Bir itin kasıklarındaki pire kadar tedirgin
Ve ısırılıp bırakılmış bir elma kadar tatminkar düşlerim.
Ensemde hissettiğim nefesin soğukluğu oyalar beni
Boş bir odanın penceresinden giren ışık
Kış bahçelerindeki süt beyaz kar gibidir
Lekeli ellerim, pasaklı yüzüm görünmez aynada
Görünen lekenin ve pasağın düşüdür ben bakarken.
Bir iskambil destesinden seçilen kağıt başlatır kumarı
Çürümüş bir yalanın sahici olgusudur kumar
Kumar tanrıları yaratırım
Onlara tapınmak hiç gelmez içimden
Çünkü çürümüş bir yalanı sahici olgusudur kumar.
Bir cadde ortasında yalnızlığını yitirmiş leylak rengidir bahar
Tütün sarar, yakar ve içine çeker
Bir şehrin en işlek caddesidir kumar tanrıları
-çocuklar da tuzlu kirpikleriyle ağlar mı
Yoksa hep şen mi bu tualde görünen çığlıkları?-
Musluğu açarken su gelmeden gelen sestir hayal kırıklığı
Ya da hiç olmasın istediğin bir düşün oluvermesi
Ey kumar tanrıları
Siz benim hayal kırıklığım
Siz çocukların hayal kırıklıkları
Siz…
Siz ensemde hissettiğim nefesin soğukluğu
Ve bir annenin çocuğunun elini hiç bırakmayışı
Elleri gökyüzünün ve ıssız otobüs duraklarının
Isırılmış bir elmadan kalan martı çığlığı
Siz ey kumar tanrıları!