Kürt Tarihi üzerine yazmış olduğum bu yazıda sizlere, Kürtlerin ortaya çıkışı ve sonraki dönemlerde göçlere zorlanması ve daha sonra yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmeleri için ıssız ve dağlık bölgelerde bağımsız bir biçimde yaşaması, bu yaşamın sonucunda gaspçı ve yol kesen olarak tanınması büyük etken yaratmıştır. Ve Kürtlerin kendi aralarında dört ayrı guruba ayrılmaları sonucunda oluşan farklılıkları göz önüne almak çok daha iyi olacaktır.
Kürtler Kimdir?
Öncelik olarak şunu açıklamakta fayda vardır. Kürtler hakkında birçok görüş vardır, en yaygın görüş, Kürtlerin dağ da yaşamlarını sürdürdüğü için onlara “kürdi, kurti” denmiştir “Kur” Sümerce de dağ demek “ti” eki ise aidiyet bildirmektedir. Ve dağcı manasına gelmektedir.
Kürt toplumunun neseplerinin açıklanması ve anlatılması hakkında birçok görüşün olduğundan bahsetmiştik. Kürt toplumu hakkında bir diğer görüş ise bu şekildedir;
Pişdadiyan sultanlarının beşincisi olup Cemşid’den sonra İran ve Turan saltanatına geçip dünyanın büyük bir kısmına hükmeden “Dahhak-ı Maran” o kadar zalim ve dinsiz idi ki bazı tarihçiler onu şeddad olarak adlandırmışlardır. Yine yüksek belagat ehli, fazilet sahibi bir zat onun zulmünü anlatırken şöyle diyor;[1]
Cemşid bu kötü dünyadan ayrılınca
Onun yerine tahta dahhak geçti
Kader yedi ülkenin mülkünü
Şeddad karakterli Dahhak’ın emrine verdi
O din düşmanını belirlediği kurallar
Önceki şahların kurallarına benzemiyordu
Onun zamanında halkın sözü buydu
Onun zamanı zamanların en kötüsüydü
Tarihçilerin şeddad olarak adlandırdığı Dahhak- ı Maran, zulümleri ile pek çok acı vermiş ve milletine zorluk vermiştir. Zulüm veren birisi olmasına rağmen omuzlarında yılana benzeyen iki ur çıkmıştı. Belli ki zalimliğinden sonra kendisini tutan bu hastalık onu gücünden etmiş ve çok sert ağrılara sebebiyet olmuştur. Birçok yetenekli tabip ve doktorlar bu hastalığın çözümünü araştırmışlarsa maalesef bulamamışlardır. En sonunda bir doktor çıkar ve bu hastalığı iyileştirebileceğini söyler ve Şeddad’a der ki senin ağrılarının ilacı genç adamların beyninde mevcuttur. İşte bu durumdan sonra millete eziyet ve zulümler daha çok artar artık her gün iki genci öldürür ve hastalığı için beyinlerini kullanırdı. Artan zulüm karşısında ve eksilen gençlerden dolayı gençlerin başını kesmekle görevli olan kişi bu zulümden ötürü dayanamayıp günde iki gencin başını kesmek yerine artık sadece bir kişiyi kesip beynini koyun beyni ile karıştırmakta diğer şahısları ise farklı yerleşim alanlarına yollamaktaydı. Bu yavaş yavaş çoğalmaya başladı ve farklı yerleşim yerlerine gidenler artmaya başladı ıssız alanlara yani dağlara çıkan bu şahıslar artık Kürt toplumu olarak adlandırıldı. [2]
Anladığımız kadarıyla zulümden kaçan kişiler ıssız yerlere göç etmişlerdir ve birçoğu dağlara çıkmış ve yaşam faaliyetlerini dağlarda gerçekleştirmişlerdir. Aslında ilk bahsettiğimiz kavram ile çok yakın fakat burada bir padişahın milletine zulüm ettiği ve hastalığı için günde iki gencin kellesini kullandığını görüyoruz. Kürt ismi bu görüşler doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Bu konu her ne kadar bizlere uydurma ve masal gibi gelse de bahsettiğimiz üzere çok fazla görüşler mevcuttur. Kürtlerin kim olduğu bu anlatımda açık bir biçimde bahsedilmiştir. Ve Kürtlerin göç etmesi sebebiyle çeşitli coğrafyalarda yetişen Kürtlerde mevcuttur.
Kürtler, onurlarına düşkün, cesaretli ve yiğittirler ayrıca onurlarına da çok düşkün ve bir ekmek için kötü insanlara uzatmaktansa, isimlerinin yol kesici ve gaspçı olarak çıkmasını bu konuda kendilerini ölüme atmayı göze alırlar.[3] Biz bu durumdan Kürtlerin minnet istemediklerini ve kendiişlerini kendileri yapmalarını istediklerini anlamaktayız.
Kürtlerin
hiçbir devletin altında olmak istememeleri ve “özgürlük, bağımsızlık”
istedikleri çok aşinadır. Çünkü bu şekilde alışılmış olmalarından kaynaklı
olabilir. Ayrıca başlarına buyruk ve bağımsız yaşamaları bu durumu
tetiklemektedir. Kürtlerin bir çoğunluğu Müslümanlığı seçmiştir. Diğer bir
çoğunluğu ise Zerdüştlük ve çeşitli dinlere inanmışlardır. Kendilerine özgü
sanat ve kültürleri de mevcuttur. Kendi aralarında elbette çeşitli
farklılıkları mevcuttur. Kürtler, dört ayrı gruptan oluşmaktadır; Goran,
Kelhor, Kurmanc ve Lor bu gruplar arasında elbette dil ve gelenek farklılığı
mevcuttur. Mesela Goran Kürtleri ile Lor Kürtleri aynı ırktır fakat dilleri ve
gelenekleri farklıdır. Aynı ağaç kökünden fakat farklı meyveler… Velhasıl kelam
Kürtlerin arasında muttaki, bilgin ve devlet yöneticileri bulunmaktadır. (bk. Şerefhan,
Şerefname, I)
Kürtler Nereden Gelmiştir?
Kürtler, bahsettiğimiz üzere ıssız ve dağlık bölgelere göç etmiş ve oralarda yaşamsal faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Bu sebeple Kürtlerin İran coğrafyasından dağıldıklarını iyi bir biçimde anlıyoruz. Fakat bu konu hakkında da çok görüşler mevcuttur. Kürtlerin yayılmış olduğu yerler hatta ve hatta “kürdistan” diye bahsettiğimiz yere açık bir biçimde dağılım sağladıklarını ve topraklarının sırını Hint okyanusunun kenarında yer alan Hürmüz ( Basra) körfezinden başlar oradan doğrusal bir çizgi şeklinde Malatya ve Maraş illerine kadar uzanıp burada son bulur. Bu doğrusal çizginin kuzeyinde Fars ili, Irak-ı Acem, Azerbaycan ve Ermenistan yer alır. Güneyinde ise Diyarbakır, Musul, Irak-ı Arab yer alır.

Ve bu bölgelerde yaşamsal faaliyetlerinden çok devlet yönetiminde de bulunmuşlardır.
Yukarıda bahsettiğim üzere Kürtler kendi aralarında dört ayrı gruba ayrılmıştı bu sebepten ötürü bu ayrı gruplar aynı şekilde dört ayrı yerde yaşamlarını sürdürdüler. Farklılıklar sonucu oluşan diller birbirlerine gayet benzemektedir. Fakat kültürel olarak farklılıkları çok açık ve nettir. Kürtlerin Devlet yönetiminde de ilerlediğini görebiliyoruz(bk. Şerefhan, Şerefname, I). Bu şekilde Kürtler, tek bir coğrafyaya bağlı kalmayıp çeşitli coğrafyalara da dağılmışlardır. Yaşamsal faaliyetlerini bahsettiğim yerlerde sürdürmüşlerdir.
[1] Şerefhan Bitlisi, Şerefname, çeviren Abdullah Yegin, İstanbul, Nubihar yayınları, 2018, s.61.
[2] Şerefhan Bitlisi, Şerefname, çeviren Abdullah Yegin, İstanbul, Nubihar yayınları, 2018, s.61.
[3] Şerefhan Bitlisi, Şerefname, çeviren Abdullah Yegin, İstanbul, Nubihar yayınları, 2018, s.63.