Geçen sene kurban bayramını, Bodrum Turgutreiste geçirmiş; dönüşte Cennetten geliyorum başlığıyla bir yazı kaleme almış, düşüncelerimi paylaşmıştım.
Bu yıl da Muğla’nın bir başka cennet ilçesi Datça; ev sahipliği yaptı kısa tatilimize…
Bodrum ne kadar güzelse, Datça’da bir o kadar güzel.
Artısı var eksisi yok!
Yurdumuzun her köşesi bir başka güzel! Tanrı, Anadolu’yu yaratırken; özene bezene yaratmış.
Datça’yı yazılı kaynaklar, “geçmişten günümüze, tarih kokan bir yeryüzü cenneti” diye tanımlamış.
Havası
Suyu,
Denizi
Koyları
Ve 3 ( B ) ile adını duyuran
Bal’ı
Badem’i
Balığı ile ünlenmiş bütünleşmiş.
Ünlü coğrafya bilgini Strabon’un ““Tanrı çok sevdiği kulunu uzun ömürlü olması için Datça Yarımadası’na gönderir.” dediğini yazmış araştırmacılar.
Bu cümleden yola çıkarak; kendime de bir pay çıkarsam mı diye düşünmedim dersem, yalan olur.
Datça’da, hangi koya gitsen, Deniz suyu pırıl pırıl! Tuzlu olmasa, üstüne uzan, pınardan içer gibi kana kana iç.
İşin en güzel yanı, İlçe; Marmaris ve Bodrum gibi kalabalık değil.
Gürültü patırtı yok.
Yerli ve yabancı turist; varla yok arası bir şey!
Cadde ve sokaklarda yazlıkçılar daha çok. Türkiye nüfusunun aksine, Datça’da nüfus daha yaşlı; ununu eleyen, eleğini asanlar orada.
Deniz’e genellikle Mercan Kâffede plajlından girdik.
Misafiri olduğumuz, Ağabeyimin evine yaklaşık 200 metre bir mesafedeydi.
Hem eve yakın hem de işletmecilerin sıcak ilgisi başka yer aratmadı.
Şezlonglar rahat, şemsiyeler ideal, Deniz mis gibi…
Şezlonglarda yatıp güneşlenirken, küçük bir araştırma yaptım. Datça’nın kendine özgü, ait şarkısı, türküsü, şiiri var mı baktım.
Her yörenin olduğu gibi Datça Hakkında da yazılmış birçok şiir mevcut. Benim ilgimi “Marmaris’ten Datça’ya” türküsü çekti.
Sefer Karabulut seslendirmiş.
Egeye özgü şivesi, müziğin kıvraklığı, sözle saz uyumunu, hareketliliği, içtenliğini görmeye ve dinlemeye değer.
Hatta dinlerken oynarsınız.
“Gökova’dan aşağı
İndim yeşil körfeze
Akyaka’da mola ver,
Yoruldum geze geze.
Marmaris’ten Datça’ya
Ben vurgunum hatçaya
Gelcem dedin gelmedin,
Topalların bahçaya” diye devam ediyor. Özellikle nakaratlar şıkır şıkır oynatıyor ..
Vatanımızın 7 bölgesi, dört bir köşesi çok güzel. Gerçekten cennetten bir parça. Onun içindir ki emperyalistler kirli ellerini, üstümüzden hiç çekmiyor ve de anaların gözyaşı her gün sel!
Tatilden söz ederken, şimdi emperyalistler, anaların gözyaşı da nerden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Nerden olsun?
Datça’da kaldığımız sürede, Mercan kâffe plajına takıldığımızı söylemiştim. Şezlonglarıyla, iskelesiyle ve de yapılan hizmetteki kalitesiyle, güzel bir yer olduğunu da belirtmiştim. O yerin işletmeci Ağrılı bir yurttaşımız. Hani memleketimizde etnik köken sorunu var diyorlar ya, işte o takıldı kafama.
Eğe deniziyle Akdeniz’in buluştuğu yerde, hiç öyle bir sorun yok.
Ayrıca, Plaj’da Udi Yervant’la tanıştım.
Diyarbakır’da dünyaya gelmiş. Sonra İstanbul’a Oradan da ABD’ye gitmiş. 21 Yıl sonra tekrar vatanına/ Diyarbakır’a dönmüş.
Müzik yapıyor.
Türkçe, Kürtçe, Ermenice türküler söylüyor.
Türk Devleti Yervant’a devlet sanatçısı unvanı verilmiş. Yervant’a Devlet Televizyonunda müzik yapıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurduğu laik Türkiye Cumhuriyetinin, kendi vatandaşlarıyla hiçbir sorunu yokken, her bölgesinde, iç içe yaşarken; ülkemizde beka sorunu çıkartan kan emicilerle işbirliği yapanları görmek, onlara fırsat vermemek gerektiğini hatırladım ve beka sorunuyla yatıp kalkanlara da hatırlatmak istedim…