Mavi kuş, hiç bilmediği yerlere uçmaktan çok korkarmış…
Bir gün, hava soğumaya başlamış, hem üşüyormuş hem de açmış küçük kuş. Etrafındaki evlerde oturan insanlar balkonlarına ya da pencere kenarlarına ekmek kırıntıları atmadığından, bir de her yer karla kaplı olduğundan, yiyecek hiçbir şey bulamamış.
Uzaklara uçmaktan korkuyormuş çünkü, annesi, o daha çok küçükken yuvadan çok uzaklara uçup gitmiş ve bir daha da dönmemiş…
Korktuğu kadar da aç mavi kuş, etrafına bakınırken, birden, küçük bir kedi görmüş. O kadar açmış ki, hiç düşünmeden kediye seslenmiş;
– Hey!.. Sen, etrafta hiç ekmek kırıntısı gördün mü!?
Kedi önce sesin nereden geldiğini anlayamamış, ama sonra yukarıya baktığında, beyaza bürülü ağacın dalındaki kuşu görmüş…
Ah, kadere bakar mısınız ki bu küçük kedi de açmış, ve üşüyormuş kar yağıyorken üzerine…
Biraz düşündükten sonra kuşa cevap vermiş;
– Eğer beni takip edersen, seni kırıntıların olduğu yere götürürüm…
Kuş, son bir gayretle kanatlarını çırpıvermiş, ve kediciğin yanındaki çalıya konmuş, göz göze gelmişler. Kedi yürümeye başlamış, kuş da ardından uça seke yola koyulmuş…
Dar sokakları geçmişler, çatılar, ağaçlar sonra… Kuş öylesine korkuyormuş ki, bunu kediye hiç belli etmemek için gittiği yerleri biliyormuş gibi yapıp kedinin önünden uçmaya çalışıyormuş…
Biraz soğuk bir sesle kediye; “Hani, gelmedik mi daha?”, diye sormuş. Kedi de az kaldığını, biraz daha sabretmesi gerektiğini söylemiş…
Biraz sonra kedi, bir alt geçide yönelmiş, bunu gören kuş bir anda deliye dönmüş, bağıra çağıra; “Beni kandırdın, beni yemek istiyorsun işte, neden beni buraya getirdin, kandırdın beni!”, demiş. Küçük kedi de çaresiz kuşu inandırmaya çalışmış, ama kuş inanmamış, üstüne üstlük çok da kızmış, geri dönmeye kalkmış, kedi de arkasından; “Hey nereye gidiyorsun? Sana doğruyu söylüyorum, burada kırıntılar var!..”, diye seslense de, kuş çoktan onu duyamayacak kadar uzaklaşmış bile yanından…
Mavi kuş, bir an, evinden çok uzakta olduğunu fark etmiş, hava da buz gibiymiş. Düşünmeye başlamış; “Ya kedi doğruyu söylüyorduysa, ya sahiden orada yiyecek bir şeyler vardıysa?”, sonra kafasındaki bir başka ses de; “Hayır, kedi seni aptal yerine koyup yiyecekti işte görmüyor musun?” diyormuş.
Kuşcağız hangi sesi dinleyeceğini bilememiş, asıl sorunsa, evinden çok uzakta olması ve nerede olduğunu bilememesiymiş; öyle ya, beş dakikadır aynı sokaktan ikinci kez geçtiğini anlamış, sonra biraz daha uçmaya çalışmış, evine gitmek için…
Küçük kuş, bir süre sonra, çok yorulmuş…
Dar sokağın birinde, çöp kutularının yanına konuvermiş…
Yerdeki kar, sanki soğuk değil de, yumuşacık yatağı gibi gelmiş ona…
Zaten yorgun küçük kuş, oracıkta uyuyuvermiş…
Uyanamamış…