Susamışım yazmaya. Özlemişim geçen günlerce kelimeleri. Dilimin söyleyemediğini haykıran yazılara sığınmaya geldim.
Demlendim yazmadığım zaman içinde. Biriktim. Damlaya damlaya deniz oldum kendi bardağımın içinde. Ve taşıyorum. Açık denizlere yelken açıyorum ufacık hayat akvaryumumda.
Düşünüyorum. Neyi düşündüğümü düşünüyorum. Hayata paralel bir paradoks da ben kuruyorum böylece. Bakarsın bütünleşmeye buradan başlarım hayat ile. Sıradanlıktan kaçıp, hayatın anlamını aramaya buradan bir bakarım. Göremez isem sonu, dünya yuvarlak demektir. Zaten ölmek için yaşamıyor muyum? Ölecek isem her son-uçta, bırakayım yuvarlak kalsın dünya.
Dıştakiler önemsiz bu yüzden. İrdelemez beni benim dışımdakiler. “nehalivarsagörsüncüler” olsun ismim. Göreyim ne halim varmış. Kulak asmadan ele, savaşımı vereyim kendi içimde. Ve ardımdan söyleteyim insanları “Kim bilir ne derdi vardı?” diye. “Mahalle sakinlerinden” deyince imam gülüşsün çocuklar “şaka gibi adam” diye. Güldürememişsem bile hayat boyu, çocuklar eğlensin; ne büyük saadet!
İbrahim SAKİN