Güne yağmur ile toprağın kavuştuğu bir sabah da gözlerimi sessiz soğuk odama açıyorum. Tavana bakıp oradaki ustalığı ince zarif ve estetiği görmek bana kendimi, ruhumun derinliklerinde ki uslanmaz çocuğu tekrar gün yüzüne çıkartıp onun masum hayalini tekrar yaşama fırsatını sunuyor…Kendiliğimden kalktığım bu sabah beni düşündürüyor, günün sonunda başıma ilginç bir şey gelmez umarım.
Yatakla vedalaşmadan annemden kahvaltı menüsünü duymadan ayrılmak istemiyorum, odam ile mutfak arasında yüksek desibelde rutin diyaloğumuz vazgeçilmez sabah egzersizlerim arasındaki yeri her zaman bir başka benim için… Annemle aramızdaki sevgi bağını güçlendirdiği yönündeki tezim her zaman şurada sehpanın üzerinde durur, son zamanlarda üzeri tozlanmış olabilir. Buna annemle aramızda ki son ikili görüşmede kendisinden kahvaltı menusu üzerinde rotasyona gitmesi gerektiğini söylemem etkili olmuş olabilir..
Burnuma güzel kokular gelmeye başlıyor… Burnuma en son güzel kokuların geldiği günü hatırlıyorum:
Hiç unutmam bir kış sabahı, yine yatakla henüz vedalaşmamışım hava nasıl soğuk, havadaki kuşlar donarak dolu gibi yere düşüyor. Arada penceremin önüne gelen minik serçem bile o sabah uğramamıştı. Soğuktan nefes alamaz olmuştum… Aman tanrım! Dedim. Sonrasında tüm sistem eror vermeye başladı…
Arada yanıp sönen ışıklar, anlayamadığım şekilde konuşmalar, galiba bide sıcak pide kokusu… Sonra hareket etmeye başlıyorum. Galiba yataktayım hala… Çünkü yerim baya rahat… oh mis… Benim yatağım galiba bu rahatlığı başka yatak veremez çünkü…
Ortalık birden karardı, aman Allahım dedim bu sefer… Kör mü oldum sanki… Sesler de kısılmaya başladı en son pide kokusu kayboldu…
Burası soğumaya mı başladı ne… Aman tanrım! Giderek daha da soğuyor… Kimse yok mu? Hem hareket edemiyorum hem de üşüyorum buda yetmezmiş gibi bide göremiyorum… Aklıma annemin küçükken uyumadan bana attığı masallar geldi. Niye böyle saçma zamanda aklıma geldiğini hiç sormayın…’aaa yetti artık’ dediğimi hatırlıyorum… Bunu dememle kendimi daha önce gelmediğim bir mahallenin ortasındaki çocuk parkında ıslak bir bankın üzerinde kıvranırken buluyorum… Üzerimde pijamam ayağımda ev terliğimiz, annem görmesin bana yedirir bu terliği…
Baya bi oturdum bankta, sonra toparlanıp nerede olduğumu öğrenmek istedim..bir yandan da pijamayla dolanmak istemiyorum. Etrafta hiç çocukta yok, vay arkadaş nasıl bir mahalle burası… Rezil olmamak için büyüklere de bir şey soramıyordum. İşin garibi kimse de sen ne arıyon evlat burada, bu soğukta kalma dışarıda demiyor…çocuklardan umudu kesince yaşlı amcalara bakar oldum…önce sessizce mahcup edayla sordum bir kaçına ama hiç bakmadılar bile duymadılar galiba…Mahcubiyeti bir kenara bırakıp yüksek sesle nerde olduğumu eve nasıl gideceğimi sordum, sordum sordum dayı….teyze…genç, yaşlı demeden sordum. Ama nafile kimse sallamıyor beni burada… Herkes sağır olamaz herhalde… Herkes beni görmezden duymazdan geliyor…
Tüm ümitlerimin tükendiği işte o an….O nu gördüm…uzaktan bir peri gibiydi…birden kendi halime bile bakmadan peşine düşmek Onu daha fazla görmek istedim…iyice manyadim ben galiba, pijamayla sokakta kalmam yetmiyormuş gibi bir de kızın güzelliğine kapılıp peşine düşme derdindeyim..
Bu arada etraf kalabalıklaştı ama hala kimse benim halimi garipsemedi…Bu durumdan şüphelenmeye yeni başladım, galiba kimse beni görmüyor…evet dostum bunlar beni görmüyor, lanet olsun nasıl bir durumun içine düştüm böyle…O zaman bu bir rüya, evet evet bu bir rüya….dostum tabi yaa başka ne olabilirdi…kesin bir yerim açıkta kaldı bende böyle abuk sabuk bir rüyanın içine düştüm…eee ne olacak şimdi..bu lanet rüyadan nasıl uyanacağım… rüya kısa sürecek nasıl olsa…ne yapsam diye düşünürken birden yanıma iki çocuk….yok yok bunlar çocuk olamaz…çocuk görünümlü akademisyen desek, yok buda bir beden büyük geldi…ohaa oda ne ! Biri cebinden sigara çıkardı, o nasıl kendini beğenmişliktir arkadaş… ateş var mı? Demeye bile tenezzül etmiyor zibidi ceplerimi karıştırıyor… Bende şaşkın şaşkın onu izliyorum. Pijamamdan çakmak buldu velet, bir güzelde yaktı sigaraya. Banka da çıktı oturdu… Diğer çocuğa ters bir bakış atıp üzerine doğru da sigaradan derin bir nefes çekip üflemesiyle eleman birden ortadan kayboldu. Artık şaşırmıyordum, zaten bu bir rüya daha ne olabilir ki…
Çocuk bana ara ara bakıp beni resmen sigarasının dumanına meze yapıyordu… Birden kalkıp uzaklaşmaya başladı beş altı minik adım attıktan sonra arkasına dönüp beni takip et sana aradığını vereyim bakışını attı…
Olayın farkındayım ya eğlencesini düştüm peşine… Az gittik düz gittik… Bir avm, iki çıkmaz sokak, bir alt
Geçit bir üst geçit derken bizim çocuk bir bakkala uğradı onu kapıda beklememi işaret etti. Elinde bir paket
çekirdek bide küçük su…bakkalın yanındaki sokaktan girdik beni yolun sonundaki bir binanın önüne getirip bıraktı, kendisi de kenara çekilip çekirdek çitlemeye başladı…eliyle ikinci katı gösteriyordu durup baktığımda balkonda onu gördüm……
Ahhhh.. balkonda ki çiçeklerin yerinde olmak isterdim, bana da oyle de baksa onlara gösterdiği sevgiyi gösterse…Bu anın rüya olması ne kötüydü…boynu bükük çocuğun yanına çöktüm bana çekirdek uzattı…son çekirdek bittiğinde, son su tükendiğinde, beyaz çocuk son parasını demin harcadığının farkına varacaktı ama ben ben orada olmayacaktım…
Elimden tutup birlikte onun evine doğru yürümeye başladık… Kapıyı çaldık açan olmadı, bizde rüyanın nimetlerinden faydalanalım dedik… Duvarlardan geçip evlerine girdik. Çocuk salona geçip koltuğa kuruldu ben üstümde pijama onun evinde geziniyorum, onun odasını arıyorum… Mutfaktan gelen yemek kokuları beni de acıktırdı..acaba rüyada yemek yesem uyanınca tok olur muyum ? Odaları teker teker kontrol ederek en sonunda onu odasında buldum… Yatağına uzanmış kulaklıkta da kulağında tıpkı benim gibi tavana bakıyor… Ne de çok ortak yönümüz varmış, (resmen tekrar âşık oldum)…yatağının yanında dışarıya bakan pencerenin manzarasına baktım önce… Buradan demin ki bakkal görünüyor, ne kadar şanslı bakkal yakın oh miss…
Duvarın dibine amele gibi çöktüm, o güzelliğe bu açıdan bakmak… Sonra kalktım yanına doğru yürüdüm, ama nasıl heyecanlı nasıl mutluyum. Paçalarımdan mutluluk akıyor… Şöyle yatağının kenarına oturdum, pijama yine gözeme çarptı . bir utandım mahcup oldum galiba yüzüm kızardı yada havalar sıcak… Odaya güneş dik açıyla gelmese bütün bunlar olmazdı belki. Mutlu bir birlikteliğe güneşin geliş açısının mani olduğunu kimse inanmaz bayım, geçelim bunu…
Bir anda valide hanım odaya daldı, elinde anne terliği… İşte o anda ben şok… Korkudan yataktan yuvarlandım, hemen yatağın altına saklandım… Ana kız doksanlar klasik ‘ hadi kalk bir işin ucundan da sen tut, ömrümü yediniz benim, öleyim de siz de bende kurtulayım’’nutkundan sonra soğuk savaş dönemi kısa süre sonra da yumuşama süresi…en son hadi güzel kızım, cici kızım.. Meleğim… Mücellam…
İşte o an…evet işte o an adını öğrendim..adını örgendim de boyum mu uzadı hayır tabiî ki de…yatağın altından çıkıp dizlerimi yere koyarak kollarımı da yatağına dayadım bu sefer daha cesurum burnunun dibine kadar girdim..tıpkı bir melek gibi uyuyordu…Tam mücellanın yüzünde hulyalara dalacakken odasın duvarından bizim lanet olası velet çıkageldi,elinde bir tabak tatlıyı kaşıklaya kaşıklaya yanımıza kadar geldi yatağın kenarına çöktü. Yaa arkadaş bir kalk git git kızın yatağına tatlıyı dökeceksin, kızcağız daha demin fırça yedi. Ayıptır günahtır gel şöyle yere çök kenarda zıkkımlan demeye daha fırsat kalmadan kızın güzelim yatağına…. Valide hanımın yeni yaptığı kokusunun halen evin atmosferine bile dağılmayan Hindistan cevizi soslu, pandispanyaya yatırılmış, çikolata karnavalına yani bildiğiniz supangleyi döktü… Onu görünce tepem nasıl attı tuttum bu veledi bakkal manzaralı pencereden aşağıya attım… Sonra nasıl rahatladım anlatamam… Çöktüm yere yine mücellayı izlemeye devam ettim..uzun uzun baktım bir ara dalmışım, rüyada nasıl uyukladığımı halen tıp dünyası açıklık getirmiş değil.
Eee ne olacak simdi, çocukta yok ortalıkta, attığım yerde de yok… Mücella da kalkmış gitmiş… Yine pijamayla kaldık mı rüyanın ortasında. En iyisi bir an önce buradan gitmek… hava kararmadan bu rüyadan çıkış yolu bulmam gerek… Ama önce şu evin yolunu iyice hafızama kaydedeyim. Rüyadan uyanır uyanmaz ilk iş buraya gelip tanışmak olacak…
Duvarlardan bir casper edasıyla geçip köşedeki bakkala, oradan kalabalıklar arasından evin yolunu bulmaya çalıştım fakat nafile…ulen velet beni nereye getirdin…ne yapacağım şimdi ben…sokak sokak mahalle mahalle geziyorum ama ev bulmak bir yana tanıdık bir sokağa da razıyım…umudum artık iyice bitmeye başlamıştı, ya şu çocuğu bulup tekrar dövüp rahatlayacaktım yada…yada bilmiyorum yaa yine döverdim herhalde başıma ne işler açtı velet..şu halime bakın ya pijama terlik ile macera peşinde koşuyorum.
Al iste, aksam da oldu. Etraf pide kokmaya başladı, bu kokuda nereden geliyor şimdi… Üzerimdeki stresi aldı resmen… İste buuu… Dostum ben bu fırını tanıyorum… Bugün baya kuyruk da var…
Bu ramazan pidesi kuyruğu. Vay arkadaş ramazan gelmiş. Ne güzel… Hos gelmiş. Sefa getirmiş…
Bir yandan ağır bir soğan kokusu diğer yandan tütün kolonyası kokusunu çok yakından almaya başlıyorum… Etrafa bakıyorum bakıyorum bakıyorum… Birden kuyruğun sonunda diğer çocuğu gördüm. Bana bakıp gülümseyerek yanına çağırıyor…ona doğru yürümeye çalışırken ortam birden bembeyaz oldu, herkes kayboldu…korktum öldüm sandım..belki de öldüm kim bilir…beyazların içinden biri bana doğru geliyor, arkadaş bu ne yaaa…yeter artık bitsin bu rüya… Anneeee neredesin , gel uyandır beni artık…kim len bu, yaaa olamaz bu nee yaav…bizim hain velet aksakallı olmuş üstüme üstüme geliyor, bir elinde baston diğer elinde yine sigara yakmış…yüzünde de yine şeytani gülümsemeden…Artık dayanamıyacagim ben bu veledi döveceğim…niyetimi ettikten sonra üzerine doğru koşmaya başladım…ben koşuyorum o bana doğru yürüyor, koşuyorum ama nafile aramızdaki mesafe hiç azalmıyor… Bu nasıl bir şeydir Üstat!… Koşmaktan nefes nefes kaldım, niye koştuğumu da unuttum…
Sonra üzerimde bir ağırlıkla kalabalıklar arasında buldum kendimi… Yerde uzanmış etrafımda kalabalık meraklı gözlerle bana bakan bir güruh… Bu kokuların kaynağını simdi anlıyorum, amcanın biri almis eline kırmızı soğanı ağzıma gözüme sokuyor… Başka bir amcanın elinde bos bir kolonya şişesi, muhtemelen o kolonya vücudumun muhtelif yerlerinde buharlaşmıştır.
Kendime gelmeye başlayınca durumun farkına varıyor ama bu pide kuyruğuna nasıl geldiğimi ve
Neden şuan yerde soğan ve kolonya ile kendime getirilmeye çalışıldığımı anlamış değilim… Durumumun tek iyi tarafı ruyadan uyanmış olmam ve o küçük veledden kurtulmuş olmam… Bu arada annemin kalabalıklar arasından evladını arayış çabası gözlerimde hafif bir nemliliğe sebep olması da ayrı bir mutluluk kaynağı oldu.
http://absurdgenc.blogspot.com.tr/