” -Oğuz Atay sever misin ? ” dedim.
Sorduğum soru gözbebeklerinde yankılandı. Pürüzsüz bir şekil aldı. Önce göz yaşı oluştu, sonra tebessüm. Biraz hayal kattılar biraz da gerçek. Ve Kadın bedenle buluştu. İlk adımını attı dünyama.
Oradaydı işte. Hiç tahmin edememiştim ama yine oradaydı. Yanına yaklaştım., ceylanlar daha bir cesur oldu. Kana kana içtiler pınarın suyundan korkusuzca. Dünyanın hiçbir yerinde korku yoktu. Huzur, can bulmuştu. Ve Kadın doğmuş, maharetler son bulmuştu.
Örnek aldıklarımdan bahsettim ona. Ve ilk kez yazdıklarımdan da bahsettim. Sonra karşılıklı konuşmalar falan. Okuma şansım var mı dedi. ” Neden ” diye sordum. Çok kifayetsiz bir soruyla baş başa bıraktım onu. Bakalım ne yapacak diye bencil bir merakın ortasına düşmüştüm..
” Biri ile karşılıklı konuşurken farklı davranabilirsin. İsteyerek ya da istemeden. Ama oraya yazanın ” saf sen ” olduğunu düşünüyorum. Birini öyle tanımak hoş olur. ” dedi. Haklıydı. Hoş olabilirdi. Tüm kriterlere uygundu. Gerçekten kafamda yarattığım Muhteşem Kadın o’ydu. Hiçbir şüpheye yer yoktu aramızda.
Nerede yaşıyorsun dedi. Verdim cevabımı. ” Bundan çok rahatsız olduğun oldu mu hiç ? ” diye sordu. Anlayamamıştım. Demek ki benim de anlayamadığım şeyler vardı. ” Nasıl yani ” diyebildim.
” Burada olmaktan bahsediyorum..” dedi. ” Başka bir yerde olsaydım her şey çok farklı olurdu gibisinden ? ”
Belli etmiyordum ama beklemiyordum bunu.. Beklemediğimi biliyordu. ” Evet. ” dedim sonunda.
” Hem de çok düşündüm bunu. ”
Duraksadı. Suç üstü yakalanmış bir çocuk gibi. Tereddütünü anlayabiliyordum. Ya da en azından anladığımı varsayıyordum. ” Bahsetmeni istemek özel şeylere burnumu sokmak gibi mi olur. ” diye ekledi.
” Hayır. ” dedim. Buz gibi, patavatsızca bir hayır. ! Böylesini haketmiyordu o. Melekler imdadıma yetişti. Zamanı durdurdu, geriye sardı.
” Kendimi saklamak isteseydim eğer sayfaların arasında ölüverirdim herhalde. ” dedim.
” O zaman istiyorum. ” dedi. Utandım. Tek ayak üstündeki bir çocuk gibi. Dürüstlüğünü hissedebiliyordum. Ya da en azından hissettiğimi varsayıyordum. ” Sadece bir örnek versen yeter. ” dedi. ” Hepsi değil. ”
Ellerimi masanın üstünde birleştirdim. Avuçlarıma baktım. Daha önce bir insanın yüzüne bu kadar uzun bakmamıştım çünkü. Konuştum. ” Altı yaşındaki bir çocuk gibiyim hala.” dedim. ” Babam öldüğünde hissetmiştim bunu en güçlü şekilde. Bambaşka bir yerde olmak istemiştim. Her şeyi değiştirmek. Değişimin içinde değişmek. Olaylara müdahale edememek beni çıldırtıyordu. Ve ben hiçbir şey yapamıyordum. ”
”- Bunu aklıma getirmek bile canımı yaktı. Seni düşünemiyorum, üzüldüm. ” dedi. Kim bilebilir ? belki de üzülmüştü. Ya da belki de üzülmesi gerektiğini düşünmüştü. Sustum, bu konu hakkında yorum yapmadım.
”- İnsanın kalbi kırk kat nasır tutuyor. Bir zaman sonra da hissizleşiyor, alışıyor. ” dedim. Kim bilebilir ? belki de geçiştirmek istedim. Ya da belki de geçiştirme isteğini istedim. Sustum, bir daha da yorum yapmadım.
Bir çay söyledi.
İşaret parmağını havaya kaldırdı. Garsonu çağırdı…
Sustuk. Ama gergin gibiydi. Parmaklarını sakındı bardaktan. Bekledi.
” Şu an tahmin edebileceğin üzere bu konuda konuşmaktan çekiniyorum. ” dedi.
Anlamıyordum. Hani sadece bir örnekti. Hani hepsi değildi.
Ama hepsi buydu…
Demek ki bazı insanlar çekinebilmişti benim gibi. Paldır küldür değildi birileri. Sakınmayı da biliyorlardı saklanmayı da.
”- Çekinmene gerek yok. ” dedim. ” Gerçekten bak. Konuşabiliriz. Sen ne istersen konuşabiliriz. ”
”- O kadar açık mısın yani ? ” diye sordu.
”- Açık olmasaydım hayatımdan parçalar yazmaya kalkışmazdım. ” dedim.
”- Açık var, açık var ama. Hem zaten ” o kadar” derken bunu kastetmiştim. ” dedi. ” Ben de açığım diye dolanırım ortalıkta ama beni gerçekten üzen şeyler hakkında konuşmuşluğum yok daha. Büyük ihtimalle çevremdekilere güvenemediğimden. Ama sonuçta konuşamıyorum. ”
Zekiydi. Beni alt etmeye meyilliydi. Muhteşem Kadın kontrolden çıkmıştı. Daha akıllıca davranmalıydım. Söz oyunlarının tam sırasıydı.
” – Aklımda olan ve söyleyemediğim çok şey var. Anlatabilseydim keşke anlatamadıklarımı. ”
”- Belki de sende kalması gerekiyordur. ” dedi.
Yine açık ara öndeydi. Eşitlik yoktu,
daha keşfedilmemişti…
”- Bende kaldığı zaman hastalık gibi yayılıyor. ” diyebildim. (-Ondan aşağı kalamazdım. Akıllıca cümleler kurmalıydım.-). ” Düşüncelerime, beynime engel olamıyorum. Ama bir çare buldum galiba. Sadece yazıyorum. Ha bu arada mantardan nefret ettiğimi anlatmış mıydım ? ”
”- Neyse, en azından o var. ” dedi. İlgilenmemişti. İlgilenmediğini düşünüyordum. Ya da en azından düşündüğümü varsayıyordum.
” Seni tanımaya başlamak ” gibi bir kitap olsaydı keşke dedim.
” Olmasın bence. ” dedi. Çünkü her kitap biter ve birini tamamen keşfetmek kötü. Her zaman yeni bir şeyler bulmazsan birinde, onun ne değeri kalır ki ?
” Bir insanın değeri onda yeni bir şeyler bulmanla mı ilgilidir ? ” diye sordum.
” Tamam, o kadar sınırlandırmayayım, haklısın. Ama bu ÇOK önemli bence. ” dedi.
Dünyada kimse kimseyi tanıyamazdı. Keşfedemezdi. En büyük mahrem, insan zihniydi ve anahtarını bulan olmamıştı. Ama o, bunu bilmiyordu. Olsun, herkes yanılabilirdi.
Ben de yanılmıştım bir zamanlar.
Hatta annem bile yanılmıştı.
Fikirlerimi sundum. Makul buldu.
”- Sana hak vermekten başka bir şey yapamıyorum. ” dedi.
”- Çok düşündüm, çok yazdım ve çok okudum. Ve hiç tanıyamadım. Seni de tanıyamayacağım bunun da farkındayım. Ama ”olsun” diyebiliyorum sadece. Bu seferlik yine böyle olsun. ”
”- Niye tanıyamayacakmışsın ki ? ” dedi.
Sorguluyordu.
Muhteşem Kadın konuşuyordu.
…
Herkes sustu.
”- Bir zaman sonra usanacaksın benden. Pişman olacaksın, bıkacaksın. ” dedim.
”- Sen bunu demeden önce böyle bir fikir yoktu aklımda. ” dedi. ” Ama şimdi var. Bil bakalım kimin yüzünden ? ”
”- Oğuz Atay’ın. ” dedim. ” Tüm bunlar Oğuz Atay’ın suçu. ”
DEMİROĞLU