Bir kelime daha dökülemedi ağzından, kanlar süzülürken. Sokağı yarı aydınlatan, yanıp yanmamak arasında kalmış lamba altına atmış kendini. Güneş sönmüş saatler evvel, gözü kararmış yediği dayak sonrası. Kan kusarken, kin yutkundu. Bulunduğu konumu terketmeden çevresini süzdü Mahir. Başına gelecek bir şey de kalmamıştı oysaki, varlığı var olan tüm her şeyi emmişti sütten kesilmeden. Yaşantısının her anında zorluklar çektiğinden garipsemedi, elleri cebinde giderken beş kişiden yediği dayak. Yüzüne yayılan aptal tebessüm, kişiliğini de yansıtıyor, herkesi kendisi gibi sanıyordu. Bir yandan da ne sebepten dolayı beş kişinin hışmına uğradığını merak ediyordu. İnsanın başına ne gelirse ya meraktan ya da dedi, yediği dayağa şükretti. Salınarak geçti ışıklardan, Karşı Tekel’den aldığı filtresiz Bomonti biralardan sonra, üniversite aralığından sahile vurdu kendini. Beşiktaş’ın kullanılmayan iskelesinde gözüne ay çarptı, yüzüne rüzgar. “Limanda hep gemiler olurdu” dedi, “Sessizce bir cigara yaktı, parmaklarının ucunu yaktı” Attila İlhan’ı yâd ederek birasından bir yudum aldı. Saatler geçtikçe ay terketmeye koyuldu gökyüzünü. Tutulmuş bedenini kaldırdı yerden, çöplerini toparladı siyah poşete. Gidecek yeri de kalmamıştı artık, Akaretler yokuşuna doğru yol aldı, ne sebepten dolayı oraya gittiğini bilmeden. Şairler Parkı’nın önünde durdu. Parkın hemen yanındaki taksiciler müşteri sanarak el kol etmeye, ıslık çalmaya başladılar. Oralı olmadı Mahir, Karadenizliydi. Bir şairinin yanına attı bitik bedenini, Artvin’de olan sevdiğini düşündü. Düşünebilme yeteneğini elinden almayan Tanrı’ya isyan ederek. Her şeyini alanın Tanrı olmadığını biliyor fakat kadere sığınmaktan da sıkıldığını bir şekilde dile getirmek istiyordu. Beceremedi. Hiçbir işi halledemediği gibi.
Yağmur bulutlardan intihar etti, gözyaşları eşlik. Haydarpaşa’da hissettiği nemden öte, yüzünde beliren ıslak sıcaklık. Ağlıyordu hayallere, kurulan düşlere. Düşler, düştüğüyle kaldı bir sonraki sonbahara. Eylül toparlandı gitti, annesinin yanına. Şiir bilindik dudaklara nüfuz etmekte rüyalarda. Kabuslar, hayatın kendisi. Kilometreler suç ortağı. Karadeniz tutkusu değil deniz, boğulmak evrensel.
Hayallerde, şiirlerde, elifte.