Artık yazmak bile gelmiyor içimden. Farklı tarzda şarkılar dinliyorum her dokunan şarkıda başka bir sen buluyorum. Sigaram dile gelirken sabahın dördünde. Ben belki intihara meyilli tanıdım dünyayı henüz on dördümde. Gün öyle usulca doğdu ki ben sanki önceki güne saplanıp kaldım. Tarihlerden haberim yok saatler nasıl geçiyor anlamıyorum. Anlamıyorum devlet düzenlerini. Bildiğim tek düzen bir sigaranın bitip ardından yeni bir sigaranın yanması. Eski günleri hatırlıyorum o eski kokular geliyor burnuma. Hüzün yeni günün doğurduğu ilk bebek, hüzün yeni günün öldürdüğü ilk kelebek. İçim rezil rüsva içim bana bile ihanet eden bir küstah. İyi şeyler olmuyor pek, her şey istediğimin tam tersi gidiyor. Şehir kayıp gidiyor ayaklarımın altından. Rakı sofrasında dönen eski aşk muhabbetleri gibi derinden acılarım. Ne bir haber geliyor ne birisi soruyor hatırımı. Belki bu gece yazıyorumdur son satırımı. Başıma inen satır başları. Yazmaktan başka çarem olmadığını bile bile küsüyorum kelimelere. O kadar alıştım ki ikilemlere dört duvardan çok iki duvar arasında kalmış aklım. Bedenim sıkışıyor beynim fışkırıyor kafatasımdan. Bir bahar esintisi geliyor mayıs ortasından. Uyku denen piçten umudu kestim. Duyabildiğim en huzurlu ses ona ait olan sesti. Gök ve deniz birleşmiş sen bir muamma kim bilir hasreti anlattım kaç muma? Döndüm kendime ve baktım aynada sustum, sadece mutlu bir yüz görme ihtimalini düşündüm. Yetmedi eksilerim yetmedi sonsuzlarım, ihtimallerle sarılı bir gök cismi gibi hissettim kendimi. Kayboldum, yönümü şaşırdım. Yalanlar söyledim hep inandırmak için kendimi. Şimdi yine soruyorum kendime bu yaptıklarıma değdi mi? Neyse paket bitti.