Henüz ortaokul 6.sınıftaydım. Türkçe ve matematik derslerini çok severdim.Asla kaçırmadığım,hasta olsam bile sırf o dersler için gittiğim,hatta ve hatta gözlerimi hiç kırpmadan dinlediğim derslerim idi.
Öğrenci milleti işte,okulu sever.Fakat sınav haftası geldi mi üfleyip püfler. Bense en çok Türkçe derslerinin sınavlarını severdim. Çünkü tam 30 puanlık soru olan kompozisyon sorusu vardı. Tam da benlik… Türkçe öğretmenimiz Merve Nacar, anahtar kelimeler verir bu kelimeleri kullanarak bir kompozisyon yazmamızı isterdi. Ya da içimizden ne geçerse…
Sınav kağıdını bitiren öylece bekliyordu sınıfta sessizce. Herkes bitirebilmek için telaşla kağıdını doldurmaya çalışırken,ben en son verenler arasındaydım ve kompozisyonumu bir türlü sonlandıramazdım. Merve Nacar:
-Yeter artık Ayşe, yazma bu kadar uzun. Sonlandır da bitsin, okumakta zorlanıyorum.
-Ama öğretmenim,bitmiyor. Yazdıkça yazasım geliyor. Bırakmıyor beni, ben onu bırakmak istesem de…
Ben aslında,yazmaya aşıktım.Sabahlara kadar hiç üşenmeden oturup yazabilirdim bütün gece. İlk o zaman başlamıştım yazmaya…
Matematik dersini her öğrenci sevmezdi. Gerçi,bende öğretmeni sayesinde sevmiştim ya…
İki eliyle aynı anda tahtaya yazı yazabilen,duyduğu her şarkıyı flütte çalabilen,en iyi matematikçi, Hasan Hüseyin Doğan…
Hayatım boyunca,hiç test çözmemiştim matematikten,ta ki onun bana 7.sınıfta verdiği “tüm dersler soru bankası”nı alana kadar. İlk testimi o kitapta çözmüştüm. Karalayarak çözmeye kıyamadığım tek test kitabım. Hala saklarım… Yıl sonunda ise bana ve en çok sevdiğim arkadaşım, Deniz’e,son cümlesini asla unutmam:
“Siz o sınıfın iki çiçeği siniz, hiç solmayın. Gurur duyuyorum sizinle,aferin benim kızlarıma…”
Defterimin, bir sayfasının kenarını koparıp,üstüne patlıcan resmi çizdiğim ve çizimimi beğenip beni resim kursuna alan öğretmenim:Cüneyt Arat…
Kursun ilk günü,herkese hayalindeki mesleği sorarken bana sıra geldiğinde,söylemeyip direk silgimi uzatmıştım. Silgimin üstündeki yazıyı sesli okuyup,gözlerimin içine bakarak:”Prof.Dr.Ayşe Özal “demişti. Sanırım ilk o anda bende bir ışık görmüş olmalıydı. Bana:”bu yolda devam et” demişti.Başka bir öğretmen olsa,kendi alanında ilerlemesini isterdi öğrencisinin,heralde… 8.sınıfın en güzel dönemleriydi resim kursu…
Liseye gidiyordum artık…En büyük üzüntüm ise,o çok sevdiğim öğretmenlerimin artık olmamasıydı. Pardon,burası liseydi, ‘öğretmenim’ yok,’hocam’ vardı…
Ama beklediğim gibi olmadı.Yine burada da şans benden taraftı. Sanki onların güzel dilekleri karşıma kendileri gibi hocalar çıkartıyordu…
Lise 3.sınıfta tanımıştım Can Cicioğlu’nu. Okulumuzun müdür yardımcısı idi. Aslında onu tanımama vesile olan da yüreği kocaman olan biyoloji öğretmenimiz, Esen Erol’du. Bir konuda yardıma ihtiyacım olduğunda kapısını ilk çaldığım hocalarımdan…
Yine birgün yardıma ihtiyaç duymuşken,beni Can Hocay’la tanıştırdı. Ve benden o konuyla ilgili mektup yazmamı istemişlerdi.Yazıp, vermiştim. Artık nasıl bir şey yazdıysam, sanırsam o mektubumdan etkilenmişti Can Hocam…
Derken, kendi gökyüzümde biriktirdiğim yıldızlarımdan (hocalarımdan) biri olmuştu o da…
Hani kimselerin göremeyip de sadece öğretmenlerin görebildiği,şu öğrencilerin gözlerine mahsus olan, çok meşhur ışık vardır ya;işte nasıl ki sizler bizde öyle bir ışık görüyorsunuz, aslında sadece biz öğrencilerin de gördüğü bir ışık var…
Bir öğretmen öğrencisini kendi çocuğundan ayırt etmiyorsa,ona bir şeyler öğretmekten,ona yardımcı olmaktan zevk alıyorsa bu onun gözlerine yansır. Ve öğrenci, kendisini seven öğretmenini her zaman gözlerinden,bakışından,onunla olan diyaloglarından tanır.
Evet,çok başarılı,derecelere girmiş okullardan mezun olmadım belki,ama bu dünyanın en başarılı,en tatlı,en iyi öğretmenlerinin öğrencisi olarak mezun oldum…
Şimdi ise,belki bir tıp doktoru olmayacağım. Fakat bir matematik doktoru olma,öğrencisinin hiç unutmadığı bir öğretmen olma (tıpkı sizler gibi) arzusu yollarındayım. Bunu da,bir öğrenci için öğretmenin ne demek olduğunu,sizler sayesinde öğrendim.
Bende,ben gibi hisseden öğrencilerim olsun istiyorum….Belki sizler kadar olmasa da,ben de iyi bir öğretmen olmak istiyorum. Anladım ki,bir öğrencinin nereden değil,nasıl bir hocadan mezun olduğu önemliymiş. Bir öğrenci için atılabilecek en iyi temel,öğretmeniymiş.
Sanırım,mektubumu sonlandırmam gerekiyor. Yeterince uzun oldu. Ama bu duyguları anlatmaya sayfalar yetmez…
Gökyüzümün yıldızları:Merve Nacar,Hasan Hüseyin Doğan,Cüneyt Arat,Esen Erol,Can Cicioğlu…
Birgün sizlerle aynı okullarda görev alıp,tüm öğrencilerime:”işte,ben böyle öğretmenlerin öğrencisiydim” diyerek gururlanacağım öğretmenlerimden siniz.
İYİKİ VARSINIZ,ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN…
TÜM ÖĞRETMENLERİN VE ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN…
AYŞE ÖZAL