M.Sude Bozkurt/ Gaziantep
Çocukluğun tadında habbeleri olur insanın. Devrik cümlelerin arasına sıkıştırdığı kelimeleri, ama yine de anlatabildiği ümitleri vardır. Habbesini kubbe yapmak ister, masum bir dilekle. Dalgalara gebe olan durgun denizler gibidir. Sırrı çözülememiş bir kum tanesi gibidir, kainatın sırlarına numune. Bayramları vardır, bayramlıklarını yastığın altına sakladığı bayramları… Sıkı sıkı tuttuğu uçurtması gökyüzüne hasret, özgürlüğün tadına varmak istiyor gibi. Donmamış beton gibi üzerine düşenlerden izler taşıyan, çocuksu bir gülümseme ve ağzında eksik dişleriyle sunduğu masum gülüşleridir fotoğraf karesinde gözlere yansıyan…
Gençliğin tadında kubbeleri olur, sonra… Düzgün cümlelerine inci gibi dizilir kelimeleri. Deli fırtınaları fırtınalı sevdaları barındırır yüreği. Bayramları dostluğa, iyiliğe ve güzelliğe endekslenmiştir. Ya bayraklarla sözleşmiştir, ya da şafaklarla; kaynayıp durur aşkla ve şevkle. En yükseğe çıkmaktır hedefi, tıpkı uçurtması gibi. Ve uçurtmasını özgür bırakır, rengarenk kuyruğu ile salınır gökyüzünde. Mademki geçeni getiremem geriye ve hayatta rövanş yoktur inancıyla kendinden emin gülüşleri ve gözlerinde ümit feri… İleriye bakar, hem de en ileriye. Tatlı bir hatıra bırakır fotoğraf karesine.
Olgunluğunun tadında şekillenir kubbeleri. Mevsimlerce renk değiştirir ve oturaklaşır artık cümleleri, şimdi daha net, somut ve tane tanedir kelimeleri. Vazgeçtikleri kadar çok vazgeçilmez eserler bırakmaktır gayesi. Umudun ışığıyla yolunu aydınlatıp en ışıklı mekanların zifiri karanlığına meydan okur kendince, bilgece, sessizce. Uçurtmasının ipi elinde uzayıp gider artık güneşe doğru temkinle… Fotoğraf karesinde muzaffer kumandan edasıyla gülümsemeleri… Ve hala gözlerinde bir ışık, nuru beklemektedir.
Yaşlılığının tadında habbe olur kubbeleri. Onlar da yaşlanırlar insan gibi, habbe olurlar başka kubbelerin yanında. Tek tük sıralanır cümlelerinin arasına kelimeleri, az ve öz anlatır şimdi meramını. Maşukunda kaybolmuş aşık gibi kelimelerle değil cümle ile düşünür artık. Olgunlaşmış meyvelerini sunmak için başı yerdedir. Bayramları en büyük en gerçek bayrama taşır ümitlerini. Uçurtmasının ipini salıverir gökyüzünün enginliğine. Fotoğraf karesinde çocuksu bir masumiyet ve ağzında eksik dişleriyle tebessümleri. Fakat gözlerindeki fer daha bir net. Şimdi ebed yolculuğunu beklemektedir. Ölümün de bir özlem olduğunu keşfetmiştir kendince…
Dolayısıyla hayat iki dişsizlik arasındaki dişe diş mücadelenin lezzetidir özünde.