Pala bey’in beynini patlattığı adamın yani Tevya nın neden Tılsımın peşinde olduğu bir sır değildi. Nitekim zorla olsa bile, daha önceden Tılsımı eline geçirmişti. Ne yazık ki Tılsım onu seçmemişti ama o bunu kabullenemiyordu. Tevya kara gücün peşindeydi, ne pahasına olursa olsun.. kara güç. Bedelini, beynini bu davaya gerçek manasıyla patlatarak ödemişti, fakat ne bir güç geçmişti eline ne de bir hizmetkâr. Bir baston gibi kullandığı karısını ve bir çanta gibi kullandığı kızını asla sevmemişti. Tevya kara güce aşık olmuştu, herkes bilir ki aşk insanoğlunu kör eder, üstelik birde karaysa. Gel gelelim Tılsımı ele geçirdiği zamanlarda vahşete tapar olmuştu, her gece bir hayvan ve her ay erkek çocuk kurban ediyordu, 2 ayda bir cumartesi geceleriyse bir kız çocuk. Tılsımın gücü sayesinde kimse onu yakalayamıyordu da. Ailesinin ise bu vahşetlerden haberi yoktu. Zannediyorlardı ki Teyva doğru yolda. Ancak o, Saplantısal bir sapkınlık içerisindeydi, öyle ki Tılsım onun için insan kılığına dahi bürünüyor ve ona pembe bir dünya sunuyordu. Onu alıp farklı farklı yerlere götürüyordu. Tılsım iyi miydi? Yoksa iyi ve ya kötü olmak insana mı düşüyordu? Yani Tılsım sadece isteneni mi veriyordu? Peki ya kurban edilen çocuklar, hayvanlar? Kurban gerekli miydi? Yapılan yığınla vahşeti Tılsıma mal etmek paçayı sıyırmak için bir seçenek miydi?
Orman Evi
Güneş tam tepeye gelmiş, belki de batana kadar bir daha görünmemek üzere son bir defa, kara bulutların arasından yüzünü gösteriyordu. Gökyüzünden süzülerek orman evine yukarıdan yaklaşan bir grup kara gagalı saksağan evin çatısına kondular ve ötmeye başladılar. Kurtlardan bazıları uyuyor, bazılarıysa nöbet tutuyorlardı. Saksağanların neşesi yerindeydi ama yanlış yerde ötüyorlardı. Art arda uyanan Kurtlar adete bungee jumping yapıyormuşcasına kuşlara doğru sıçramaya başladılar. Bu sıra dışı saldırıya hazırlıksız yakalanan 30’a yakın saksağan dan yalnızca 3 yahut 4 tanesi kurtulabildi. Kurtlara ziyafet çıkmıştı, kim bilir belkide bu tılsımın işiydi.
Paytak ve küçük adımlarla yürürken evin kırık kapısına basmakta olan Sevim ve Hande, dışarıya çıkmak üzereydiler. Etkisinde oldukları Tılsımlar fısıldamayı kesmiyorlardı. Kurtlardan bir kara kurt, Sevim ve Handenin arasından sıyrılarak eve daldı, aşağıya, mahzene indi. Pala beyi, dişleriyle kavradığı sol ayağından tutup dışarıya çıkartmaktaydı, ne kadar nazik davranmaya çalıştıysa da o bir kurttu ve Pala beyin kafası, kolları hatırı sayılır bir şekilde hasara uğramıştı merdivenler yüzünden. Ancak büyütülecek kadar da bir şeyi yoktu. Kapıya geldiğinde diğer Kurtlardan da yardım isteyerek sırt üstü uzanmasını sağladılar. Kendi aralarında ulumaya başladılar ve bir müddet sonra Kurtlardan bir tanesi Handenin arka tarafına geçti. Kara Kurt, Handenin üzerine tüm gücünü vermeden atlayınca diğer kurtta yastık görevi gördü ve yavaş yavaş arkasından çekildi. Dişlerinin keskin olmayan tarafıyla ve patileriyle Handenin sağ elini açmaya koyuldu kara Kurt. En nihayetinde avucunu açmayı başarmıştı Handenin, ancak istemeden de olsa bazı eklem yerlerini ve parmak boğumlarını ısırmış ve pençeleriyle elini biraz çizmişti. Tılsımı ağzına alarak Pala bey’in üzerine çıktı, Tılsımı göğüsüne doğru bıraktıktan sonra Sevime doğru yönelmişken, ağaçların arasından bir ses geldi… İki avuç içini kurtlara doğru çevirmiş bir halde yüzü peçeli birisi… yoksa bu O’muydu?