Karanlık bir ışık var bu lambada,
Aslına bakarsan sade bir oda.
Yalnızlığa itip, pis bırakmışlar,
Yatakta, yorganda is bırakmışlar!
Jiletle kazınmış duvarlar, belli,
Altında tarih var; <dokuz yüz elli!>.
Aramızda olsa da çeyrek asır,
Hâlen bozulmamış, sırrın hâlâ sır.
Pencere altında kirli bir masa,
Belli ki birisi boğulmuş yasa!
Ne çok aşk şarabı içmiştir sahi,
Masanın ucunda duran sürahi.
Sürahi çiçeğe yârenlik etmiş,
Nasıl birbirine bunca yıl yetmiş?
Gün olur insanlar, insana küser,
Ağlarım karşımda varken bu eser!
İskemle, masanın durur başında,
Bunca yıla rağmen aynı yaşında.
Sanki zemin ile bir olmuş tavan,
Yapışmış duvarlar ve donmuş bir an!
Paslı bir gramofon, boynu eğilmiş,
Yaşıyor sanmıştım ama değilmiş.
Yüzüstü uzanmış, köşede, yerde,
Değiyor birazcık üstüne perde.
Söyle <saat> seni kim böyle üzdü?
İnsandan ayırdı, zamandan süzdü?
Duvarda bir resim, ah bir görseniz!
Yinede yaşamak güzel dersiniz!
Kapı eşiğinde birkaç kan izi,
Belli kaçamamış, alıp valizi.
Nefis gibi çekmiş içine oda,
Kimbilir, şeytanın işidir ya da.
İntihar bir yere saklanmış gibi,
Kor gibi görünür odanın dibi!
Burada yalnızlık hüküm sürüyor,
Yalnızlık sürdükçe gizem ürüyor!
Uzaktan bakınca benzer mezara,
Halbuki bu oda bahttan manzara!
Ruhlarla dolmuş bu zehirden tası,
İçmeye mahkumdur otel odası!..
“Sevgili” Kitabından.
– Fatih NAMLI
2 comments
gerçekten mükemmel bir şiir , edebiyetınız dert görmesin vallahi 😀
Eyvallah, teşekkür ederim. 🙂