O Kant’ dı.. İlk dakikalar hiç konuşmadık ve sarılmamızın ardından kimse çıtını çıkarmadı bir kaç dakika anlamlı bakışmalar sonrası şu sözleri söyledi; “Uzun zaman oldu, biliyorum hiç görüşmedik belki siz.. Nerede çalıştığınızı ne iş yaptığınızı sormayacağım, sadece.. Başım belada ve yardımınız gerekiyor.” Gökhan umursamaz bir sıfatla; “Ne yaptın dostum, uyuşturucuya mı bulaştın, kavga mı ettin? Şimdi seni korumamızı mı istiyorsun? Yıllar sonra geldin ve senin için dayak atmamı istiyorsun öylemi? Az önce iki adım ötemde basket oynayan serseriden başkası değilsin.”
Gökhan kalkmak için hamle yaptıysa’ da Yiğit kolundan tuttu ve oturması için başını salladı bu arada ortamı yumuşatmak için araya ben girdim ve; “Ya bi dinler misin Gökhan, sadece o mu? Evlerimiz arasında sadece üç dakika mesafe var yıllardır sokakta ayak üstü selamlaşmaktan başka oturup konuştuğumuz mu var? Gökhan ve Kant yılların arkadaşlarıydı neler yapmadılar ki birlikte, beraber.. Hepimiz.” Yiğit lafımı kesti; “Komşumuz, çocukluk arkadaşımız, dostumuz, kardeşimiz ve biz çok daha fazlası. Kapımızı çalana evde yok muamelesi yapmayız öyle değil mi, Gökhan?” Gökhan’ ın bu kadar öfke duyması beklediğim bir hareketti fakat Yiğit’ ın bu sözü üzerine dahada rahat ve sakin görünüyordu. Yiğit devam etti; “Kardeşim anlamadığım nokta biz buraya neden bu şekilde geldik yani eski mesaj taktiğini uygulamış sın. Neden normal bir şekilde arayıp bizi buraya davet etmedin?” Nedenini hala bilmiyorum fakat Kant gerçekten derin ve düşünceli görünüyordu. Gökhan’ ın sinirden söylediği; uyuşturucu yada kavga, meselesi olmadığından emindim. Bize vereceği cevabı bekliyordum ki sonunca cesaretini bulup anlatmaya başladı; “Bu mahalleden ayrıldığımdan öte hakkımda hiç bir şey bilmediğinizi biliyorum. Bunu ben istedim, geçmişi unutup yeni bir hayata başlamak benim tek şansımdı. Buradaki son günlerimde staj yapma şansı bulduğum büyük firma hayatımı değiştirdi ve “Bütünleme Tasarım Şirketi” beni Siber güvenlik müdürü olarak atad..” Yiğit lafını kesti; “Bir dakika bu muhabbet burada konuşulacak bir konu değil, hadi sen anlatmaya devam et kardeşim bizde bu arada yavaş yavaş Balat’ a yürüyelim.” Kapşonları taktık ve yedi tepenin birinden kıyıya inmeye başladık.