Bacasından siyah bir duman yükseliyordu.Evin etrafı çamurla kaplı ,kapının önü donmuş kan lekeleriyle bezenmişti.Siyah ceketimin altından soğuk rüzgar kesiyordu tenimi.Ayaklarım bana inat edercesine kulübeye doğru harekete geçti.Şimdi kapıyla aramda bir nefeslik mesafe kalmıştı.Kulağımı kapıya dayadım;içeriden pürüzsüz bir uğultu geliyordu.Ne olduğunu anlamaya çalışırken gözlerim ayak sesinin geldiği tarafa,sık ağaçlarla kaplı alana,çevrildi.Pantolonumun arkasındaki bıçağın soğukluğu belimi uyarırken kulübenin kapısından çıkan elin tuttuğu satır ise boğazıma dayanmıştı.Ne olduğunu anlayamadan kulübeye sokulmuştum.Görüş alanımda sadece tavandaki çengellere asılı kalın,paslı zincirler vardı.Ellerim kelepçelenmiş ayaklarım odanın tam ortasındaki kazığa bağlanmıştı.Odanın gerisinde ne olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde boynumda yoğun bir acı hissettim.Sonrada göğsüme doğru akan sıcak kan…Ardından başlayan,kulaklarımı yırtarcasına devam eden gürültü.Kalbim göğüs kafesini zorluyordu;kesik nefesler almaya başlamıştım.Gözlerim kararmaya,damarlarımda dolaşan kan çekilmeye başladı.Önümde ,ellerinde kanlı satır taşıyan iki siyah beden belirdi .Satırları fark etmemle odadaki meşalelerin yanması bir olmuştu.Ondan sonra her şey hızlandırılmış gibiydi;kollarımı kesen soğuk ve satırlar….Ardından ruhumun çıkış yolu araması.Her şey bittiğinde cansız bedenim ve parçaları odanın içine dağılmıştı.Ortada donmuş kan gölü, meşalelerin üzerinde yırtık ceket parçalarım vardı.Ruhum nerde bilmiyorum ama bedenim onca cana kıydığım odanın içindeydi.
İncinur Karakoç