Hiçlik, benliğin asıl mercidir…
Evet, yanlış okumadınız; mutluluğun sadesi Hiçlikte barınır. Hiçlik; saf mutlulukla birlikte dingin ruh halini; huzurun en berrak oluşumun tümünü tamamlar.
Peki, nasıl?
-Kainatın tamamının yaratılması ve hatta her bir hücresi Hiçlikten gelmedir; hiç bir şey yok iken, Hiçlik vardı ve dolayısıyla Hiçlik Boş değil; aksine her şeyin temelinde yatan ve her şeyi dolduran; Boşluka kendi gölgesi olma şerefini kazandıran, gerçeğin gerçek olabilme lüksünü onaylayan en gerçek.
Boşluk Hiçlik gölgesi; insanın içinde bir boşluk uyandığında, bir şeylerin ters gittiği, mutluluğun kendisi değil de gölgesi olduğu için.
Dileklerin çoğaldığında, Hiçlikten uzaklaşılır; bu sırada Boşluklar artar ve artan Boşluklar isteklerin gayeye ulaşamaması suretinde İradeyi Egoya yenik düşürür, bu neticede ise ruh işkenceler çeker ve var olduğu mutluluğu da yıkılır.
İstekler insan-i ruhta yük hükmünde ve yükler artıkça ruh dingin kalamadığı gibi, ruhu atalete iter, eylemsiz kalan ruh atik olamayacağı gibi ise çözüm odağı detaylardan ırak neden sonuç ilişkisine kadar gider, yani kısa devre olur.
Her türlü istenilen ilişkilerde yürünen yolun kısa devreyle sonuçlanması, aslında, Hiçlikten kaçınıldığı ve Egonun doymak bilmeyen aç benliğin kurmuş olduğu kör vadi tuzağına yenik düşmesinden.
Bakış açımızı biraz daha değiştirmek gerekirse:
Mutluluk, kendini bilmek, anlamak; Egodan arınmaktır.
Peki, bu nasıl olur?
Ego benlik; has benliğin kendinden ayrılması sonucu yerine bıraktığı benliktir.
Öz benliğin kendi olamama rolünde oynadığı kadarıyla Ego benliğine mahkum kalır ve bu müebbet neticesi, benliğin özü sahtekar davranması nedeniyle zaman zaman mutsuzluğa, huzursuzluğa terk edilir, bu oyun oynandığı müddetçe benlik çatışması, savaşı devam eder ve benliklerde yaralanma, hasar görme, işkence yaşamasına büyük sebep olur.
Kendi olamama durumu başlı başına büyük bir yük hem de sahte, kaçak; sahte veya kaçak yükün benlik adaletinde yasak ve bu yasaklar çiğnendiğinde, bedeli, mutsuzluk ve huzursuzluktur.
Her ne sebepten olsa da, kendinden kaçmak, Hiçlikten uzaklaşmak; gelinen benlik madenini kabul etmemek, Ego buyruğu gereği benliği istemesidir.
Ego benliği korkak ve yalancı fistanını giymiş, benliğin özü şekil değiştirmesidir. Özü saklayacak bir nitelikte farklı bir benliğe boyanmak veya giyinmek, er yada geç olan gerçeğin ayan olacağı utanması ile baş başa kalacağı korku ve endişesi benliği acı çekmesine müsaade kılar.
Peki, buna ne gerek var?
Hiç de gerek yok normalinde.
Zaten, kendini terk etmek, Hiçlikten ıraklaşmak, anormaldir; anormallik normal olamadığı gerçeğiyle dileği yolunda yürümez. Yoksa, aslında, her şey yolunda biz bir şeyleri yoluna koymadan önce; bir şeyleri yoluna koymaya çalıştıkça, çok şey yolundan çıkıyorsa, demek ki, anormal yani Hiçlik yolundan çıkıyoruz, kendimiz olmaktan oluyoruz demektir.
Hiçlik, benliğin asıl mercidir.
-Gürsel Özkır