Yaşamak, sebep aramaktan kolay,
ölmek ise çok daha kolay.
Neden diye başlayan soruların cevabını kısa kesmek kalıplaşmış bir alışkanlık olsa da tam manasıyla bir amaca ulaşamaz.
Sadece öyle gerektirdi diye başlayan hayat, öyle gerektirdi diye mi bitmeli?
Sevmek kadar sevilmekte önemli değil mi?
Bu sefer sevilen taraf biz olalım.
Tamam buradayım, su sesleri, çarşaf gibi bir gölet ve kenarında üç beş ördek yavrusu, hava kapalı, bahar gelmiş ama hâlâ soğuk.
Birisi çıkıyor çok iyi bildiğin samimi olduğun belkide dostun ya da hiç tanımadığın birisi hayatına girmek istiyor.
Seni çok seviyor hatta ölürüm diyor. Öyle şeyler söylüyor ki, içtenlikle, samimiyetle, zararsızca, bir o kadar da masumca içini döküyor.
Bir şans vermek ya da bunu böyle dile getirmek mantıklı mı? Ne söyleceğini bilememek belkide hic düşünmeden kestirip atmak, her iki davranışta karşımızdakini mutlu eder mi?, etmeli mi?
O, senin için ölüyor ama sen bir deneyelim diyorsun. Aslında benim için ne kadar ölebileceksin diyorsun farkına varmadan.
Sevmekle sevilmek arası ince çizgi,
Seven, ölürüm dese de senin için yaşamak istiyor
Sevilen, yaşayan seveni öldürmek.
Sebep aramak çok daha zor, hele ki böyle bir durumda;
Yaşam ile ölüm arası ince çizgi,
Ben sevmeyi, sen sevilmeyi tercih ettin.
Melih İNCELERLİ