– Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır.
Yusuf A.
” Burada insanlar sevdiklerini hasretle , dört gözle yollarını bekleyenler gibi İETT, vapur, metro, tramvay, taksi bekler. Yolları yararak giden İETT, denizi ikiye bölen vapurlar, yeraltı ve yerüstünde yılan gibi kıvrılan metro ve tramvay, arı misali çalışan taksiler insanları taşır. İnsan yüreği de böyledir işte sevdiklerini taşır. Nereye giderse gitsin daimi yolcusudur. Ama gün geldiğinde yolculardan bazıları iner. Durağı inecek yolcu belirler. Sen sadece taşırsın hepsi bu. Sen işine devam edersin yolcu yoluna gider ve başka biri taşır onu. İnsan dünyada vakti gelince tekaüte olan bir vasıtadır. ”
” Ne zırvalıyorsun be oğlum ya? Amma gır geçtin he. ” dedi inşaat molozlarının dibine dudaklarında Camel soft ile pişar ederken. ” Çok fazla okuyorsun bak iyi değil balataları sıyıracaksın lan sonra. ” olduğu yerde hafif şekilde titreyip bize dönerek fermuarını kapattı. Sonra dudaklarında ki sigarasını kopuk işaret parmağı ve orta parmağı arasına alarak ” Cemo ne diyor bu yahu? ” diyerek gözleri paf küften kızaran esmer Cemo’nun kel kafasına vurdu.
Cemo bir kimyacı dikkatiyle çalıştığı cigarasını sarıyordu. Tek gözünü kısarak konuşurdu Cemo. Yine sağ gözünü kısarak yanına oturan Sidar’a
” Güzel konuşuyor. ” dedi ve sardığı çift çarşaflı cigarasını yalayarak eserini tamamladı. Ardından kızılderililerin Şaman Piposu ile yaptığı ritüeller gibi tüttürmeye başladı. Sağdan döndükçe sigara benim de başım dönüyordu. Döndükçe midem bulanıyor, midem bulandıkça başım sızlıyordu. Sidar’ın uzattığı ve daha sonuna varılması için çekilmesi gereken birçok nefes vardı ama ben beşinci defa dönen cigaradan son fırt alıp ayağa kalktım kulübeye gidip uyumak için ama sabah harç yapmaya kullanacağımız kumun üstüne yığıldım. Sonrası oldukça karanlık. Uzun süre karanlıktaydım ama sesleri duyuyor hepsini anlamıyordum. Bir ara Sidar’ın Cemo’ya küfrettiğini duydum.
” Lan sıçtığımın müptezeli ne koydun lan bunun içine çocuk devrildi. Ölmüş mü lan? ”
Cemo’nun nasırlı ellerini sakallı yüzümde hissedebiliyordum ama Locked-İn Sendromu’na yakalanmıştım sanki. Hafif hafif tokatlıyordu suratımı. Yavaş yavaş kendime geldiğimi hissediyor gibiydim. Sidar ” ölmüş mü lan? ” diye tekrar ediyordu. Gözlerimi hafif şekilde araladım. Bulanık halde Cemo’nun suratıma donuk şekilde baktığını kestirebildim.
” Ölmemiş bayılmış. ” deyince yanıma gelen Sidar’ın ayak seslerini işittim.
Kendime gelmiştim. Bir katilin cinayeti işlediği yere geri dönmesi gibi. Yığıldığım yerden doğruldum. Cemo oturduğu yere geçmiş yerini Sidar’a bırakmıştı. Korkulu gözlerle bakıyordu. Elindeki plastik bardakta ki suyu verdi. Boğazlarımın kuruluğunu almıştı az da olsa. İyi gelmişti soğuk su. Boş bardağı uzatırken kulaklarımda Taos’un vızıltısı vardı.
” Lan üniversiteli az kalsın imamın kayığına binip eşek cennetine yolculuk ediyordun. İçmeyi bilmiyorsan ne içiyorsun zıkkımı burada ödümüzü bokumuza katıyorsun. ” müstenzi ifadeyle payladı beni Sidar. Koluma girip oturduğumuz yere götürdü ve yerime oturdum. Cemo dibine gelen cigarasınından son nefes alıp ayağının altında ezerek yarım olan rakısını dipledi tek nefeste midesine. Sidar’da yeniledi bardağına rakısını ardından plastik tabakta duran kavunları önüme itti.
Kavunları yedikten sonra biraz daha iyi olmuştum. Sadece kafamı taşımakla güçlük çekiyordum. Sanki tüm inşaatın molozları kafamın içine dökülmüştü öyle ağırdı. Eski bir suntadan olma ufak masada sessizlik hakimdi. Cemo rakısını ve mavi 2000 sigarasını içiyor, Sidar ise beyaz peyniri yerken sinirli sinirli Cemo’ya bakıyordu.
” Tamam ağbi tamam biraz gevşe artık iyiyim ben. Cemo’nun bir suçu yok ben alışkın değilim içmeye ondan öyle oldu. ”
Sanki beni yeni fark edermiş gibi baktı Cemo suratıma. Sidar sigara paketinden son dal sigarasını dudaklarına koyup boş paketi buruşturarak Cemo’ya salladı.
” Ulan hadi biz müptezeliz sülük gibi çekiyoruz uyarsana çocuğu çarpar diye hırbo. Gencecik çocuk ölecekti biz de hapishane köşelerinde çürüyecektik. ” dedi ve dudaklarında ki sigarayı yakarak bana döndü
” Oğlum sen de madem içmiyorsun alışkın değilsin söylesene bize ağbi kullanmıyorum diye. Mühendis olacak adamsın oğlum sen bize ne bakıyorsun ki. Biz aha da şurada ki molozlardan farkımız yok. Gereksiz artıklarız. Ama sen okuyorsun. İşte şurada ki kocaman binaları yaptıracak kişisin. Senin ellerin kalem tutmaktan nasır olsun bizim gibi ciğerleri alçılanmış, elleri çimentolaşmış olmasın. Ne bu sigaradan ne bu rakıdan ne de esrardan yarar var. Sen bize uyma bir daha tamam mı? Se n kendine uy. Kendini düşün geleceğini planla. Ne güzel adamsın kendi kendini yetiriyorsun. Hem ırgarlık yapıp hem de okumak kolay değil. Biz gaste bile okumuyor iken sen her gece kitap okuyorsun. Evet bizler işimizi en iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz. Can güvenliğimiz tetikte, hakkımız verilmiyor, ırgat ya da amele olabiliriz. Ama şu masada gördüklerin, içtiklerimiz örnek alınacak şeyler değildir ders çıkarılacak şeylerdir. Bak yığıldın kaldın iki dakikada ya ölseydin? Bu sana da bize de ders olsun anlaştık mı? ”
” Anlaştık ağbi ”
” Heh aferin. Şşş duydun mu lan beni kel müptezel? Bir daha bu çocuğun yanında öyle şeyler yapmak yok. ”
Cemo ayyaş kafasını tamam anlamında salladı Sidar’da bardağını Cemo’nun bardağına aferin dercesine tokuşturarak rakısını yudumladı. Ben de kulübeye gidip kendimi gıcırdayan yatağa bıraktım. Göz kapaklarım uykuya demir atmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım lakin dışarıdan gelen sesleri de kulağıma girmesine engel olamıyordum.
” Ulan bok yiyen müptezel bir gün öleceksin şu meret yüzünden. Neyse hadi ateşle de lağvedip yatalım. ”