SİSLİ TROPOSFER
Haram gökyüzünde siyah toz birikintileri
Düştü evden caddeden öteye
Sarhoşça taptığımız siyahın tüccarı
Altın kafeste
Manalı bir kol kalktı
Zamandan farklı derecede
Bulduğunu gördük
Anlamsız şekilsiz
Yanmış saç tellerini
Geçti sözde asaletli
Otel odası müziklerinden bir demet
Kuvvetli nefesinden üfle
Tılsım olur belki sudan hızlı zamana
Böylece azap ederiz içimizdeki şeytana
Sırılsıklam bekliyoruz
Öylesine ıslağız ki
Bir kibrit tutuşturmaya yeter
Kayılardan gelme cesaretli
Ertuğrul’un ocağında pişmiş
Vuruştu siyah toz birikintisiyle
Hilalin ta ucundan ok parıltısı
Fakat siyah bilgili ve kılıçlı
Av mevsiminde çolak avcı
Garip oba kaskatı kesilmiş
Diken akşam güneşinde canlı
Gece gökyüzüne çıkar
Parlak yıldızların batıl gölgesinde
Otuz beş yıllık bir adam ağlıyor
Mesleği şairlik sanırım
Varlık evrelerinden birkaç safhayı atlamış
Ve birkaç meziyetten habersiz
Ulu genç devlet
Gözlük camındaki buğu kadar hayatı
Bunaltıcı ev koridorundan bozma
Üç yanım çevrili siyah su
Geçtik okul kitaplarından
Dar geldi resmi sayfalar
Bırakın beni
Göğe çıkacağım
Troposferi örmem lazım
Çünkü ölüm ölmüyor