İstanbul’um.
Yedi tepede ayrı bir aşkla izlediğim sevgilim.
Sahilinde martıları dinlediğim
Ormanında yaşamayı hissettiğim.
İstanbul’um benim
Karanlık çöktüğünde sığındığım evim.
Doğduğum ve doyduğum şehir.
Bugün izlemeye karar verdim baştan seni.
Sultan Ahmet Caminde ezan sesini duyamadım
Kız Kulesi masallarını dinleyemedim.
Tarih iklimi olan Topkapı sarayında padişahları göremedim.
Ayasofya’da ihtişamına kapılmadım.
Biraz ötelerden hıçkırık sesi bıçak gibi kesti havayı ardından çığlık.
Ara sokaklarda top oynayan çocuklar yoktu.
Ellerinde siyah torbalarla yürüyen devler
Yırtık pırtık poşeti koklayan zavallı birkaç çocuk
Evlerden yükselen kadın çığlıkları
Komşu evinden gelen leş kokusuna aldırmayan kargalar.
Görmekten utandım, kapattım gözlerimi.
Tezatları bu kadar çok taşır mı bir şehir!
İstanbul Şizofren Bayım