Söylenmeye dair ne varsa söyleyeceğim..
Güne dair, geceye dair..
Oturduğum masaya yığılmıştı düşüncelerim..
Sıraya dizilip, birleşip, kıyama durmaları gerekiyordu..
Sahi ben Matematikte sıralamayı da yapamazdım ki..
Ama şuan öyle güzel cümleler dolaşıyor ki yanımda yöremde.. Kah hüzünlenip, Kah sevinçlere boğuluyorum..
Bir tanıdığım var diyorum, tanımaktan mutlu olduğum.. Herkesin tanımasını istercesine.. Kim bilir belki herkes tanıyacaktı bu yazdıklarımdan sonra..
Kederle yüz göz oluşu ilk ağladığı güne dayanırdı belli ki..
Onca yılın yükünü taşıyordu omuzlarında kurak iklimlerden gelmişti..
Kavuşmak istedikleri vardı..
Özledikleri, Özlemek istedikleri..
Ne var ki dilini kavuşmalardan yana olan dualardan alıkoyamıyordu..
Vurgunlanmış çocuk bir yürekte ağlıyor şimdi cümlelerim..
Yalnızlığı cümlelerimi delip geçiyor.. İnadına bir yorgunluğu vardı gözlerinde..
Kimseden habersiz, kimsesiz ve sessiz..
Bağırsa avaz avaz rahatlayacaktı.. Kimse çığlık sanmayacaktı belki..
Yalnızlığı şeddeleyip iyiliklere dokunduruyordu.. Kimsenin düşünmediğini, Herkesten evvel düşünür. İyice yoğurur, İyiliğe emanet ederdi..
Kırıldı mı kendine doğru yol alırdı.. Kızardı ama en çok kendine.. İçinde susturamadığı sevdikleri vardı.. Kalbini isteseler çıkarıp oracıkta verebilirdi..
Ne çok seversin Sen, Sevdiklerini mutlu etmeyi..
Değil mi ki bir Başkası sevdiğinin mutluluk kaynağı olsun.. Ona da kızardı..
Sevgisi Mutluluk kaynağıydı..
Birden fazlası vardı içinde.. Sözlerinin hükümsüz tarafını içine atardı.. Dağarcığındaki tüm cümlelere hükmedebilmeyi isterdi..
Gözlerinin ardındaki ipotekli yalnızlığı, huzursuz, tatlı, telaşlı…
Diline vurduğu suskunlukları vardı..
Keşkeleri yakıştırmazdı diline keşke dediğinde dönüp dönüp dururdu cümleleri üzerine üzerine..
Geçip giden zamana da kızmak isterdi.. Bunu da yapamazdı.. Kızgın değildi, belki kırgın, belki yorgun.. Ama en çok yalnız..
Sahi ne çok yalnızız değil mi? Yalnızlığımıza ortak olmak isteyen birçok yürek geziyor etrafımızda..
Giden zamana inat, kalana şükretmeyi biliyordu.. Hâlbuki zaman geçmesin isterdik.. Araya kahrolası zaman girince birçok şeyi unutuyor insan..
Zamanı kalan insan olmadan önceki ana gelsin yeter ki, ne çok isterdik bunu..
Vedalardan nefret ederdi, sahi kim sever ki vedaları..
Ayrılıklar hep kavuşma getirmiyor, kavuşma zaten ayrılık sayılmıyor ki..
Bu yüzden ayrılmamayı dilerdi hep..
Pişmanlıkları sevmezdi, keşkeleri de yakıştırmazdı diline ama bir başka olsun isterdi.. Zamanı, kalansız olduğu an’lara götürmek isterdi..
İçinde kaç ağıt biriktirdi kimse bilmedi. İçine doğru ağlayıp kendine sustu hep.. Kalbine batan yalnızlığa aldırmamayı öğrendi.. En çokta alıştı..
Sevgisizliğe neden bulamadı hiçbir zaman..
Zaman zaman yıllar evveline dalıyor aklı.. Durup durup düşünüyor ne değişti o günden bugüne, için, acıtanlarının sızısı hala yerinde duruyor..
Artık daha da sancılı batıyor sanki.. Düşünmek daha da yoruyor sanki düşünmeden yaşayabilsek..
Bir bavul dolusu hayalleri var yatağının altında.. Cennetten düşme hayallerin kucağında mutlu oluyor..
Uzun bir tatilin gelip kapısına dayanıp, düş bavulunu alıp gitmeyi ne çok isterdi..
Yine çok dağıttım yalnızlığı ortalığa.. Yeniden toparlamam zaman alacak gibi.. Boş verelim..
Beklentilerine çoktan küsmüş, anlatacak kimsesi kalmamıştı.. Payı paydasından büyük olan bu hayat ritminden sıkıldığı oluyordu.. Ama hiç ihanet etmedi alnındaki hüzün yazısına.. Hiç kızmadı kimseye, kendine kızdığı kadar..
İyi İnsandı derler bilirim, hep böyle derler.. Ben “Güzel İnsanı” anlattım..
Şaha kalkmış cümlelerimi toparlamaya çalışıyorum. İzin vermiyor cümlelerden biri. Gözlerine hüzün emanet edildiğinden beri, kendine susmak bilmiyor..
Kabullenmek lazım galiba, seçimlerimizi hayatın kendiliğinden bize verdiklerini..
Alışkanlıklarından vazgeçmekte zorlanıyordu..
Şimdi cümlelerimin son demlerine gelirken vedaları sevmediğini biliyorum..
Vedasız gidişlerde mahveder insanı..
Bir iki cümle bırakayım buraya belki seversin..
“Şimdi sözcükleri sessizlikte paklamak gerek!”