Saplandı tâ on ikiden sezarın oku,
Akıyordu zamanın kiremit kırmızısı kanı.
Gerçekler, acıydı, acıydı bir biber gibi,
Anlatmak istiyordu derdini gönül.
Ve konuşmamızdan yalnızca om dakika geçti,
Hâlâ seni seviyorum, elimde değil,
Üzgünüm…
Şimdi ise saate bakmıyorum,
Ama dakikalar sayıyorum, hatta saniyeler.
Ve şimdi yalnızca yirmi dakika oldu,
Acı gerçeklerle yüzyüze yirmi dakika.
Hâlâ seni seviyorum, seviyorum işte,
Yapamıyorum,
Üzgünüm…
Bir önceki kıt’ayı yazalı dakikalar geçti,
Şimdi gözlerim zaman zaman puslu,
Anlamıyorum gözlerim hiç bu kadar bozuk görmemişti.
Galiba ben yapamıyorum, olmuyor,
Halen seni seviyorum,
Sevinçliyim bunun için…
Akıp geçiyor güz bitiğinde zamanın,
Aklım almıyor geçen dakikalarda.
Allah niçin en çok sevdiğiyle olmasını lutfetmez insanoğlunun?
Haşa karışmak gibi olmasın Allahım.
Yalnızca kalp ağrısı, bir ton özür sana.
Özür dilerim işte, beceremiyorum.
Beceremiyorum, üzülmeyi de,
Üzgünüm,
Seni seviyorum…