Küçük bir rus meyhanesinde
Bitmemiş bir bira bardağı var sol elimde
Siyah-Beyaz bir filmin içindeyim
Yağmurdan sonra
Islanan toprağın çamurlaştığını görüyorum
Yırtık ayakkabılarıma baktığım zaman
Valuska ! Valuska !
Bir buz gibi sert ellerim
Kuru ve yıpranmış
Kapılar açılıyor, Kapılar kapanıyor
Perdeler çekiliyor
Birileri giriyor içeriye
Dün gece konuşmuştum bir takım insanlarla
Dünya dönüyor demiştim güneşin etrafında
Sormuştum birkaç soru, birkaç insana
Düşmüştü yere büyük bir bira bardağı
Kulağıma fısıldamıştı biri
Valuska ! Biz burada ne yapıyoruz?
Bir fahişe anlamsız şarkılar söylüyordu
Dışarıda, köpekler çamurlara basarak garip sesler çıkarıyordu
Elimi alnıma götürdüm
Yağmurun delice yağışını izliyordum
Cebimde kalan son sigaramı da işte o zaman içtim
Cebimden yapraklar düştü yere
Nerden geldiğini bilmediğim yapraklar
Altı haneli kirli bir rus köyünde
Katrav sokağının girişinde ki meyhanedeyim
Bacaklarımın uyuştuğunu hissediyorum
Kulağıma sesleniyor herhangi biri
Valuska! Burdayım !
Cesaret duygusu kaplıyor ruhumu
Ne için cesaret?
Çamura tükürüyorum
Çamura bulanıyor ruhum bir anda
Anlamsız sorular oluşuyor aklımda
Aman Tanrım!
Müziği kısmayın
Kısmayın sakın! İstemiyorum
Hey Betrosky!! Bana bir bira daha ver !
Ardından geliyor kirli bardağın içinde köpüksüz bir bira
Uysallaşıyorum
Sessizleşiyorum
Ve yağmurun durduğunu anlıyorum
Saat sabahın sekiz buçuğunda
Katrav sokağının girişinde ki meyhanede
Yine aynı sesler geliyor kulağıma
Valuska ! Valuska !
Burdayım ! Burdayım!
Göremiyorum, Göremiyorum