Bir insanın gerçekten içinden geldiği gibi davranması, yaşaması, konuşması zor bir eylem olmasa gerek. Dobra dobra ama belli sınırlara kadar. Doğal olmak bu kadar zor olmamalı. Yapmacıklıktan tiksinen biri olarak insanlıktan bunu istemem çok fazla bi’şey değildir umarım. Ama işte zor. İnsanoğlu bi değişik. Bi gün bakıyorsun kuzu bi gün bakıyor çakal. Bir de şöyle bir şey var ; insana dışarıdan bakıldığı zaman tamam bu kesin şöyledir diye ön yargılara da kapılmak en büyük yanlışların başında gelir bence. Bi otur dinle nasıl konuşuyor, iletişimi nasıl, dünya görüşü nasıl? Ama işte ön yargılar. Bizim ön yargılarımız.
Tabi ki şöyle bir şey de var. Bir insanı ilk görüşte tanımayabilirsin, tamam. Ama kılık kıyafetine, saçına sakalına yani sadece bunlara bakarak bir insan hakkında yargıya ulaşmak nedir abi ya? Yani sırf bunlara bakarak, nasıl konuştuğunun, ne düşündüğünün umurunda olmayarak o insan hakkında yargıya varmak kadar iğrenç bir şey yok şu dünyada.
Bir de işin yapmacıklık tarafı var. En nefret ettiğim olay. Bu durumda karşı taraf söz konusu. Adam kişi ve ya bayan kişi öyle bir konuşmaya öyle bir tavıra sahip oluyor ki zaten anlıyorsun ne kadar yapmacık olduğunu. Ben böyle durumlarda fazla sohbete girmemeye çalışırım o kişiyle. Uzak durmak en iyisi. Ancak şöyle bir durum var; sevmediğim şeylerden ne kadar uzak durmaya çalışsam o kadar bana yaklaşıyorlar. Sevdiklerim de ne kadar çok seversem o kadar uzaklaşıyorlar. Bu durum hiç hoş olmasa da malesef böyle.
Toparlayacak olursak bir insanı sadece dış görünüşüyle yargılamayın; düşüncesine de bakın, tavırlarına bakın, hal ve hareketlerine bakın fakat yapmacık bir yapısı varsa uzak durun yahu. Kendinize bir iyilik yapın ve o ortamdan uzaklaşmaya çalışın. Ha baktınız fikriyle, duruşuyla, düşünceleriyle sizin yapınıza uyuyor onunla muhabbetin dibine vurun. Çünkü böyleleri kolay bulunmuyor. Ben bulamadım mesela. Bulduysam da ya uzak üştük ya da bir sebepten dolayı bağlar koptu. Son diyeceğim bol bol su için. Ve sevin. Sevgi herşeyin anahtarı. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.