Yer, gök devriliyordu birbiri üzerine. Her ikisi de yorulmuştu belli ki, artık kavuşmak ve biraz soluklanmak istiyorlardı. Uzun yıllar geçirmişlerdi birlikte, yüzleri hep birbirine dönük. Tam o an bir seçim yapmak zorunda bırakıldı insanlar. İnsanlar zaten yaratılışından bu yana hep seçim yapmak zorunda bırakıldı.
”Durun. Durun. Ruhum, ruhum sancıyor. En az sizin kadar solgunum.”
İnsan kalabalıkları, oradan oraya koşuşturuyor. Herkesin yüzünde bir telaş, herkes dünyayı kurtarmak için asfaltı yarıyor. İnsanlar, gözlerinde perdelerle koşuyor, hızlandıkça birbirine çarpıyor ve kim devrilirse üzerine basıyor. Ben bulduğum her yaşlı yüze yöneliyorum.
” Durun. Durun. Görmüyor musunuz? En az sizin kadar yıpranmış ruhum.”
Kimse yüzünü bana çevirmiyor, kimse ellerini bir diğerine uzatmıyor. Yer bile yarılsa insanlar değişmiyor. El birliğiyle asfaltı deliyorlar sadece, bencillikte buluşuyor yine doğanın sunduklarını kendilerini kurtarmak için yerle bir ediyorlar. Asfalt deliniyor, insanlar oyuklardan içeri koşuyor. Ellerinde umutları, sırtlarında unuttukları hayatlarla başka hayatlara koşuyorlar. Rüzgar esmiyor, kuşlar uçmuyor, kapılar gıcırdamıyor. Dik yokuştan aşağı koşuyorum, kollarımı bir kuş gibi iki yana açıyor var gücümle çırpıyorum. Küçükken en çok neyi düşlediğimi sorduklarında verdiğim yanıt gülümsetiyor beni. En çok uçmayı düşlerdim, hani salıncaktasındır ve rüzgarı kucaklamak istermişsindir, olağanca gücünle hızlanırsın bedenini özgür bırakırsın yüreğin müthiş bir coşku ve iç gıdıklamasıyla sarsılır ya işte öyle uçmayı. Ayaklarıma küçük kum taneleri batıyor, güneş çıplak ayaklarımı yakıyor ve ben denizin derinliklerine koşuyorum. O kadar hızlı koşuyorum ki, kimse durduramaz beni diye geçiriyorum içimden bu beni daha çok gülümsetiyor. ”Dilediğin gibi koş, seni durduracak hiç kimse kalmadı” diye bağırıyorum. Sesim sesime çarpıyor, ilk kez sesimi işitiyormuş gibi heyecana kapılıyorum. Dalgalar kudretiyle dövüyor sahili, rüzgar merhametiyle okşuyor ve ben ikisinin karşıtlığıyla daha da hızlanıyorum. Dünya hızlanıyor. Su beni aşıyor, gözlerimin önünden baloncuklar yükseliyor. Gülüşmeler çalınıyor kulaklarıma. Biri birine su çarpıyor, kocaman gülümsüyor sonra. O kadar kocaman gülümsemek ki, içim titriyor. Gülüşüyorlar sonra. Başımı oldukları yöne çeviriyorum, karaltıları geçip gidiyor. Burada kimse olamamalı diyorum, hatıralar bile ölmeli. Sular içime doluyor, bir el beni havaya fırlatıyor. Soluğum hala canlı, suyun yüzeyinde asılı kalıyorum. Kavurucu toprağa seriliyorum, tenim sancıyor. Bir ayak izi olsun istiyorum. O an biri gelsin. Yanıma serilsin. Kırsın beni istiyorum. Beni yedi parçaya bölsün. İnsan olduğumu hissedeyim istiyorum. Birinin beni kırabilecek kudrete sahip olmasını istiyorum. Ruhum bir yaş daha atıyor, her gün biraz daha yaşlanıyorum. Her gün bir kitap daha bitiriyor, kahramanımı bir sokak daha arıyor, körelen gözlerimle Ata Kaya’ya bir kez daha bakmak istiyorum. Yanımda bir balık ölüsü bile yok, kendi içimdeki kadar yalnızım. Yer titriyor, bir ses işitiyorum, her zaman olduğu gibi bütün heybetiyle sarsıyor sahili, içimdeki bütün sesleri delip geçiyor. İlk gün olduğu gibi üzerime şahlanıyor Ata Kaya. Gözümdeki tutkuyu okur gibi eğiliyor önümde. Gözlerinde yine uykudan kalma çapakları, yüzünü yüzüme bastırıyor. O an, işte o an anımsıyorum neden var olduğumu ve neden varlığımı sürdürmek zorunda olduğumu. İşte o an, o kısacık an anımsıyorum insan olduğumu. Atlıyorum sırtına, bütün sahili sırtlıyoruz. Rüzgar, ben, Ata Kaya.
İnsanı insan yapan, hissettikleridir. İnsanı ehlileştiren, ininden çıkarıp doğaya karıştıran; sevgidir. İnsanı yaşatan, yaşamının devamlılığını sağlayan; sevgidir. İnsanı ot olmaktan alıkoyan, onun solunu parçalatan; sevgidir. Bir annenin bebeğine bir yaşam vaat etmesi, onunla büyümesi; sevgidir. Dünya gerçek sevgi ile varlığını sürdürür. İnsan sevdiği sürece vardır, sevdiği sürece doldurur odasını, sevdiği sürece gülümser aynaya, sevdiği sürece dokunur dostun omzuna. Tolstoy okumaktır, sevmek. İnsan ne ile yaşar sorusuna sevgi diyebilmektir. Solunu onunla doldurduğun insandan karşılık beklememektir sevmek, insan sevmek için sever çünkü sevilmek için sevmek bencilliktir. Doğum günlerinde üflenilen mum sayısı arttıkça, yanındaki insan sayısı azaldıkça anlar insan sevginin kıymetini. Çünkü dünyadaki en kolay şey, sevmektir. En zor olanı ise, gerçekten sevmek.