+Yazar mısın?
-Evet, dilekçe yazarım.
+Onu sormadım, sıfatın yazar mı?
-Ha, evet sıfatım da yazar dilekçe.
+Allah belanı versin diyeceğim ama ilişkimizin boyutu kaldırmaz bunu.
-Tamam tamam anladım dediğini, sarhoş geyiği yapmayı özledim demek ki! Yazar değilim, yazar takipçisiyim ben.
+İyi bari, yazar olsan zatürre olurdun büyük ihtimal, Yaşar Kemal de zatürre olmuş, ölür yakında çoklu organ yetmezliğinden, eski zamanlarda olsak verem olurdu, şükür ki değiliz eski zamanlarda, yepyeni bir zamanımız var çoktandır.
-Zaman yeni de kafalar eski sanki… Yaşar Kemal… Beynine maraz düşmeden ölecek işte, ne güzel! Tüm organlarının yakıtını bitirmiş belli ki, beyni hariç.
+Yazarlar kötü besleniyorlar.
-I ıh öyle olmuyor, yazarlar iyi besleniyorlar. Sorun şu ki, hep beyinlerine yiyorlar midelerini ihmal ederek. Yazarlar zatürreden ölmeyi hak ediyorlar yani.
+Acımasız oluyorsun.
-Acımasızlık ile gerçekçilik arasındaki farkı kaçırıyorsun sen de. Acımasızlık vicdansızlık içerir. Gerçekçilik, olanı olduğu gibi kabul eder ve öyle de dile getirir. Yazarlar gıdasızlıktan ölmeyi seçiyorlar diyorum ben sana. Hangi organını beslersen onun ömrünü uzatırsın filan… Öf yeter, yoruldum, beynim uyuştu.
+…