Bu gece hiç yıldız yok gökyüzünde. Kar da yağmıyor artık. Gökyüzüne baktığımda bir yıldıza odaklanırdı gözlerim. Küçükken hep pencereden göğe baktığımda o yıldızla konuşurdum. Ona, bana yardım etmesini söylerdim. Her şeyi anlatırdım. Hiç arkadaşım yoktu. Vardı da kimseye anlatamazdım içimde olup bitenleri. Anneme hatta ablama bile. Ben de ne zaman içim daralsa pencereyi açıp yıldızıma koşardım. Dumanlar soğuk havayla harmanlanıp ciğerlerimi yakardı ama ben umursamazdım bunu. Çünkü yıldızımla konuşuyordum ve ondan başka kimse umurumda değildi.
Bir keresinde yıldızımla konuştuktan sonraki günlerde daha kötü hissetmiştim. Ondan yardım istememe rağmen… Ben de belki duymuyordur beni diye bir kağıda yazıp uçak yapıp atmıştım yıldızıma doğru. Ona gitmedi. Yere doğru uçtu. Ama belki de ona yazdığımı anlayıp okurdu. Belki başkası okumuş, dalga geçip eğlenmişti. Belki biri üzülmüş, yardım etmek istemişti. Belki toprağa karışmıştı. Belki yıldızım onu alıp okumuş, saklamıştı.
Sonrasında ne olduğunu hatırlamıyorum. İyi hissettim mi, aynı mı kaldı her şey bilmiyorum. Tek bildiğim şey şu an yıldızıma konuşmam gerektiği. Çünkü yine iyi hissetmiyorum. Bir şeyler ters gidiyor, anlamlandıramıyorum. Anlamlandıramazsam da ona anlatabileceğimi biliyorum.
Onu bulamıyorum şimdi. Gökyüzünde bir yerlerde kaybolmuş, belki saklanmış, belki de beni bekliyor. Ama göremiyorum. Benim bile zar zor anımsadığım şeyleri, kendim bile bilmediğim şeyleri, kabullendiremediğim yediremediğim katlanamadığım şeyleri, en önemlisi de yazılarımı emanet ettiğim yıldızımı bulamıyorum gökyüzünde şimdi. Onu bulmalıyım.. Bu gece böylesine yalnız, çaresiz geçmemeli. Onu bulmam gerek…