Yukarıdaki fotoğrafı Edebiyat Defteri ozanı Müslüm Bayram’ın “YAŞAMAK HAKTIR HAK1” ŞİİRİNDEN ALDIM. Bu fotoğrafa iyi bakın! Resimde gülümseyen 16 yaşındaki o güzel Sıla aramızda yok artık.
Niçin yok?
Hangi etobur, hayatının baharında ki bu güzel çocuğun hayatına son verdi?
Bu cinayet, sadece adli vaka olarak mı ele alınmalı yoksa bir masaya yatırılıp üzerinde, enine boyuna tez mi hazırlanmalı?
Ben diyorum ki üniversiteler akademik kariyeri olan bilim adamlarımız kış uykusundan uyansın. Aldıkları eğitimin hakkını versin. Kollarını sıvasın, kadınımıza kızımıza karşı işlenen şiddet ve cinayetleri önleyecek bir aşı geliştirsin.
Niçin Aşı?
Ülkemizdeki, anamıza, bacımıza, eşimize, kızımıza yakın akrabalarımıza; komşumuz ülkemiz kadın ve kızlarına karşı uygulanan şiddet (Covıd -19)’dan daha salgın hale geldi.
Acilen bu salgının önü kesilmeli.
Kadına karşı işlenen cinayetlerin, tohumları ne zaman, nerede atılıyor, hangi toprakta yeşerip kök salıyor, enine boyuna analiz edilmeli…
Salgına sebep olan bataklık bulunmalı, evvelemirde ilaçlanmalı, sonra da kökünden kurtulmalı.
Kâinat uzay çağını yaşarken, bilim adamları atomun altına inmiş, yaratılışın sırrını çözmeye adım adım yaklaşırken; ülkemizde hala cahiliye dönemi gelenekleri, çarşıda pazarda niçin karaborsa çözüm bulunmalı.
Ülkemizde, siyasal İslam’ı din diye alıp satanlar, bu verimli toprağı eken, makam mevki, mal mülk, edinenler ayıklanmalı.
İslam’ın kaynağı, Kur’an-ı Kerim’de onlarca kez geçen “neden az düşünürsünüz? Hiç düşünmez misiniz?” ayetleri işlerlik kazanmalı.
Allah (cc) insanı yaratırken kadın erkek diye cinsiyet ayrımı yapmadığı düşünülüp akıl edilmeli. Kadınsız bir dünya olamayacağı bilinmeli.
Kur’an Arapça değil Her ülkenin anadilinde yazılıp okunmalı. Okunmalı ki ne dediği anlaşılsın.
Müteveffa Cafer İskenderoğlu diyor ki “Kadına şiddet uygulamak toplumumuzun ve İslam âleminin kapanmaz bir yarası haline geldi. Bunun başlıca sebebi maneviyattan uzak, maneviyatı kavrayamamış bir İslam anlayışıdır. Yaşadığımız bu Ahir zamanda bizler maalesef Ramazan, kandil ve cuma Müslümanları olduk. Diğer zamanlarda ağyar bir vaziyette maneviyatın ve İslam’ın derin ilminden habersiz, vurdumduymaz bir hayat yaşıyoruz. Diyor!
Ve Türk Diyanet Vakfının, Nisa Suresinin 34. Ayeti “Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. “ çevirdiği Ayeti:
“ “Allah, idarecileri erkelerin ve kadınların üzerine üstün kıldı. Onların bir kısmı Allah yolunda mallarından infak ettiler. Allah onları bu sebeple salihler ve salihalar derecesine yükseltip muhafaza etti. Allah onları (salih ve salihaları) gaybından süzüp ard arda yüceltti ve onlara öğüt (ilim) verdi. Bundan sonra kadınlarınıza buğz etmeyin. Onlar ( kadınlar) (zürriyetinizin) geldiği yolun kapılarıdır. Şüphesiz Allah yücelerin yücesi ve sonsuzdur.” Diye çevirirken, Nisa suresinin 34. ayetinde “kadınları dövün” hitabı ilahisi yoktur. Allahu Taeala insanı kendi öz varlığının nurundan süzerek ve ihtimamla yaratmıştır, Kadın ve erkeğin genel anlamı insandır. Kadın ayrı bir varlık değildir. Allah insanı kendisine Halife seçmiştir. Kadından da halifeleri elbette ki vardır. Diye makalesine son noktayı koymuş.
Bu kadar laftan sonra ben sormak isterim. Sözüm ona Müslüman geçinen Cemaat, tarikat ve de Atatürk’ün kurduğu Diyanet kadınlarımıza niçin Taliban’ın baktığı pencereden bakıyor.
Hatta ülkeyi yönetenler niçin muhasır medeniyete doğru yolculuk eden TC devletinin rotasını cahiliye karanlığına çevirdiler?
Bence bu soru cevap bulmadan, kadına kıza şiddet ve cinayet durmaz/azalmaz. Bu konuda söylenecek o kadar çok şey var ki bir makaleye sığmaz. Umarım yanılırım, bir daha bu tür bir yazı yazmaya ihtiyaç kalmaz…
Hal böyle olunca, insan görünümlü Esfal-i Safilindeki yaratıklar, gözünü kırpmadan, İslam Peygamberi Hz Muhammed’in Cennet anaların ayakları altında dediği kadına hem şiddet uyguluyor hem, öldürebiliyor.
Daha önce de yazmıştım! Allah’ın kendi nurundan yarattığı kadını her ne hikmetse; Allah’ın halifesi olduğunu bir türlü kabullenemiyorlar.
Yazık!