3450 yılında dünyanın iklimi had safhalarda bozulma yaşıyor ve gezenimiz gitgide ısınmaya başlıyordu. Teknoloji durma noktasına gelmişti. Doğal kaynaklar büyük oranda azalmış, denizler çekildikçe çekilmiş, insanlar asabileşmiş, az olan huzur da bozulmuştu. Takvimler 3500 yılını gösterdiğinde dünya tam anlamıyla cehenneme dönüşmüştü. Tabi buna dayanamayanlar da olmuştu ve oluyordu insan nüfusunda %65 oranında bir azalma olmuştu. Ahhh ! O günleri görmüştüm, yer, gök, evren bir olup verdiklerini alıyor, adeta toplu bir katliam gerçekleştiriyordu. Ama benim hikayem, yaşanılanları fırsat bilip yıkımdan faydalanan Tevisra ya odaklanıyor. Havalar zaten haddinden fazla sıcaktı, birde yaz ayları vardı ki..
Yaz aylarının en sıcak, en bunaltıcı günleriydi. Temmuzun sonu, ağustosun başlangıcı. Güneş tenleri kavuruyor, bir yandan da rüzgar alev gibi esiyordu. Gündüzleri tüm güçlerini verilen işlerde harcamak zorunda bırakılan halk, geceleriyse bitap düşerek ter içinde yataklarında dönüyorken Tevisra ya lanet getiriyorlardı. Bütün köy ve kasabalarını baskı ve zorbalıkla yönetmekten büyük bir haz alan o gaddar imparator Tevisra; hükmettiği tüm topraklara ağ gibi uzanan soğuk hava kanallarını kapatma kararı aldığında ölümler çoğalmış ve kortema kasabasının halkı ayaklanmıştı. Aslına bakılırsa köy ve kasabalar çok fazlaydı, üstelik hepsinde ayaklanmalar olmuş, isyan baş göstermişti. Ne var ki hiçbir köyün ve kasabanın birbirinden haberi yoktu, dışarıya çıkış yasaktı. Zira toprakların hepsi sert ve katı, beyaz-kızıl üniformalı askerlerle çevriliydi(Askerlerin kıyafetleri özel tasarlanmıştı ve onları serin tutuyordu). Zulüm görenler o halde yalnız kendilerinin olmadıklarını bilselerdi ve bir şekilde birleşselerdi yinede galip gelemezlerdi. Açlardı, zayıflardı, bir çoğu uyuyamıyordu, hastaydılar. O sefil halleriyle ayaklanmaları bile cesurcaydı, bir mucizeydi.
Ama şiddetin, işkencenin, ölümün ta kendisi olan o korkunç adam Tevisra, kortema kasabasının 57 kilometre güney doğusunda Sotrak şehrinin göbeğinde şehrin en şatafatlı yapısı olan Mabais sarayında bolluk ve rahatlık içindeydi. Kadınlar onun için sıraya giriyor, en güzel ne varsa Tevisra ya sunuluyordu. Ve şöyle bir şeyde vardı: Şehrin etrafı yüksek duvarlarla çevriliydi, şehirden yalnızca askerler ile beraber çıkılabiliyordu, bir kişiyle yedi asker gönderiliyordu. Sotrak ın birisi doğuya, bir diğeriyse batıya bakan iki büyük kapısı vardı. Şehir halkınında köy ve kasaba halkından haberi yoktu.
Devamı Gelecek…