dilimin ucundaydı hayatın anlamı
her seferinde hızlı unuttum
hatırlamak için sana sordum
muhabbetlerimiz tatlı olurdu akşamları
biraz da ondandır ki seni sordum
***
uzun uzun masallar yazardım
önce seni sonra kendimi yazardım
oturdum bir gün çay saatinde
serindi İstanbul o vakitlerde
akreple yelkovan raks ederken
güneş bizden başka yana kayarken
yorgun değilken henüz parmaklarım
durmaksızın bizi yazdım
***
suyun üstünde duran bir böcek
kırılmış buz parçalarında yürüyen bir insan
doğanın kanunu gibi
ince, uzun ipin üstünde durmak
ters dönüp boğazına geçer gibi
ileriye gitme şansı yok
görünürde elini uzatan yok
yalnız doğmuşuz hepimiz
yalnız da öleceğiz
***
şimdi kuşlar biraz daha suskun
rüzgârlar ıslık çalmıyorlar
ben bizi yazdım yazalı
naif inmiyor gökyüzünden damlalar
nereye gitsem dört duvar
yüzler farklı, insanlar hep aynı
sokaklarda binlerce insan
lambalar yanıyor sadece
karanlık bastırıyor dört bir yandan
bu karanlık bizim taşıdığımız
bilmem ki ne yapacağız
***
zarif hüzünler akıyor mısralardan
her geçen bana bizi soruyor
tok bir bebek kadar sessizim
cevap veremeyecek kadar hâlsizim
yüzlerine söylenmiyor gerçek
en güzeli yazarak halletmek
***
iki paralık adamlar oyuncak niyetine
bizi iki paralık ediyorlar
haketmiyoruz demeye varmıyor dilim
haketmeyi de gururum kaldırmıyor
bir belaya çatmışız ki
hiçbir çare kurtarmıyor
***
aynı tas aynı hamam diye diye
biz olduk tas, dünya oldu hamam
bu zarif hüzünler kanayan yaram
gemiler var limandan kaçan
onların hâli rezil
ufak dalgalardan uzaklaşsa
fırtınalar kıracak dümenlerini
sırtını sıvazlamayacak kimseler
bulacaklar açık denizde felaketlerini.
***
zarif hüzünler durağında iniyorum
şiir yazmak için iniyorum
öyle ya, sevmediğim iş ızdırap gibi
elleriyle boğazıma sarılmışlar gibi
çok bunaldım geçtikçe günler
kalmadı kalbimde sevgiden izler
tat almıyorum yediğimden
aşk sızmıyor sevgilimden
zarif hüzünler eşlik ediyor
dünya üzerime göçüyor
tüm çıkışlar kapanıyor
tek çıkış var ki oradan da dönmek zor.
***
kırılgan bir sanat eseri sandım
bulunmayan hint kumaşı buldum
yazık ki kendime çattım
nasıl da böyle aptallaştım
hep kırık buzlardaydım
sonra zarif hüzünleri buldum
belki de onlar buldu beni
sıkmadım tüm gücümle
ya kırılırsa diye
çok korktum ama söylemedim
bildiğimi kendime sakladım
yalnız yürüdüm yolları adım adım
çekip gitmek istedi yarım
kendimi yarım bırakamadım
***
ayağı kırılmış sandalye
nasıl zor duruyorsa ayakta
ben de kuvvetsiz ayaklarımı zorladım
böyle kaldım hayatta
zarif hüzünleri yoldaş yaptım
takıldım ben bu durakta.