raslantısal olan bir ortamdan özüne dönerken insan hiç zorlanmıyormuş.. #MayısÇayı yazısı üzerine bir deneme fırsatı olarak gelişen sürrealistliğin üzerine çok sürmedi bazı şeyleri az ya da çok yaşıyor oluuşum, üstelik kelimeler bu kadar ahenkliyken öze dönüş kaçınılmaz gibi gözüküyordu.. Edebiyat bir yerde bunu kaldırır ve bunca şeyi zaten toparlardı, üstelik bana karşı.. Henüz daha sonbahar gelmemişti, yazılacaktı, yazılacağı için yaşanması gerekiyordu, yaşanması için yazılacağı döneme henüz geçilmemişti.. Bi yerde yazının icadı ya da İstanbul’un fethi değildi belki de ama, en azından tarıma ve yerleşik yaşama geçiş yapılmıştı..
Olmuyor dedi, buna hiç şaşırmadım dedim, nasıl yani dedi, daha önce de olmayanlar serisini bir çok defa yazmıştım dedim, açıp okursan neden olmadığını görürsün, küfür kıyamet kopacaktı ki olay yerinden hızla uzaklaştım.. İşte sonra öze dönüş başladı, avcı&toplayıcı hayat, yerleşik düzenden ilkel çağa dönüş, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde okurken çok sevdiğim hocamın dediği gibi, “uygarlık tarihi belirli bir gelişime kadar geldikten sonra devinim kaçınılmazdır, en başa geri dönersin.. Nuh tufanı dinler tarihi içinde bir tanrı cezası olarak yer alır fakat uygarlığın kendine verdiği bir cezadır, devinim kaçınılmazdır”
Olmayan şeyleri düşünecek bile fırsatım olmadan yeni insanlarla tanışacağım bir iş değişikliği yaptım.. Gelecek ay yazacağım #Sonbahar yazısınında hocama başkaldıracak kadar güzel, keyifli, bir o kadar da milenyum sonrası hiç bitmeyecek dönüşümün ilk adımlarını yaşadığımı en azından hala gelişmekte olan ve umarım devinimin bir sonraki ayağını görmek dahi istemeyeceğim keyifli bir yazı olacak.. Ara sıra size çıtlattığım gibi, #MayısÇayı bitti, bu sadece iki yazı arasındaki geçiş yazısıydı, pencereleri kapatın, hava iyiden iyiye soğudu, #2023Yazı bende böyle gelişti.. #1EkimHikayesi yazdan çıkarken böyle son buldu..
Kutay YÜCELEN
01.10.2023