BULMAK VE KAYBETMEK ÜZERİNE
Ne yazmak ne okumak fayda etmiyor bazen. Boş boş otur, odayı izle, tavanı izle, rüzgarda salınan perdeyi izle…
İnsan mistik ve tinsel bir filmi izledikten sonraki ya da bıçak gibi okudukça göğsüne saplanan şiirlerin duygularını her hissettiğinde soyut bir dünyayı farkediyor. Saklandığın o küçük mağarada seni bulan yalnızlık gibi. Seni o küçük mağaradan daha da içeri, sonsuzluğa iten.
Kahveyle doğan güneş, nikotinle başlayan sabah, anlam kazanan küçük ayrıntılar. Ve en büyük ayrıntı sen. Akdeniz kadar fevkalade gözlerin ve boynundan uzanan Ege Deniz’ini birebir taklit eden saçların. Zamanı siyah beyaz bir fotoğrafla geride bırakan. Hırçın dalgalarında dinginliğini kaybetmiş. Arayışını sonlandıramamış, çocuk gibi masum, bir o kadar zeki ve meraklı. Pencereden tenine saplanan güneşleri biriktirmiş. Acılarım ve keskin teninin yaşattığı duygular bekleyişlerim olmuş.
İsmi tüm söz sanatları. Bakışları şiirlerimdeki son dize, yayımlanmamış yazılarım. Yok olup gidişleri şanı, meraklı bakışları sarhoşluklarım…
Yine de var ol. Bende ya da başka bir yerde denizin durulacak, güneşin başka batacak. Ben kendimi bulmak için hep kendimi kaybedeceğim. Kendimi bulduğum o an ise seni kaybetmiş olacağım…
Bir berduş gibi yine sarhoşluğu seçiyorum. Sokaklarında kayboluyorum.
Ozan ÇETİN
FOTOĞRAFLAR VE ZAMAN
Sen güvercin seven kadın
Minik ellerin besledi sevdamı
Gözlerin okşadı yüreğimi.
Dalgalı saçların, geride bıraktı Ege Denizini.
Zamansız geldin,
Zamansız vurdu yüreğime sevdan.
Tarihe bir not daha düştü Saat Kulesi
Masum gülüşün ölümsüzleşirken ışıklı akşamlarda.
Sevdam güvercinlerin kaçışı gibi ürkek,
Zamanı karşısına alacak bir fotoğraf.
Pozu siyah beyaz
Sen güvercin seven kadın,
Bir Cemal Süreyya şiiri gibi karşımda oturuşun.
Her adımın yeni anlamlar yaratıyor ikinci yeni sevdamda
Anlamıyorlar.
Bitmeyen melodin,
Güçlendiriyor kelimelerimi…
Ozan Çetin