Domino taşlarından farksız sabahlar yaşıyorum. Birbirinin aynı hayal kırıklıkları, birbirinin aynı sevgisizlikler. Üstelik ortadan başlasam dökülmeye, yine aynı anda yıkılıyorum! Sanki bir uçurumdan bir yudum sıcak acı kahve gırtlağımda takılı iken şarkı söylemeye çalışarak atlamak gibi sabahlar. Ne yöne dönsem yaşanmışlıkların hayaletleriyle burun buruna bir yaşamayı sürdürme çabası içindeyim. Zor bir çabalamak bu, gün gün hissizleştiğimin bilincindeyim. Bir vakit “yine de şiir olur senden” dediğim halimi hatırlıyorum, pek gençmişim. Zamanın herkese eşit mesafede durmadığını anlıyorum. Takvim yapraklarını bir bir sökenlerle ajandaları parçalayıp kendi içinde yaşlananlar bir olur mu hiç?
Evvelini ötesini, nasılını niçinini sormadan atlayacağım yine, biliyorum. Biliyorum çünkü sevmeye başladığım vakit, geri kalan her ne varsa mühim değil! Canım yanacaksa, yanayım. Kolum kırılacaksa kırılsın. Kalemim kopacaksa, varsın kopsun.
Marşlar eşliğinde yürüyorum kırmızı halıda, etrafım karanlık, akbabalar mırıldanıyorlar. Dört tarafımca kapalı bir kutudayım, Pandora’yla çay içiyoruz.
-Ölüyoruz.
Umut Köksal