Ünlü bilgin Ömer Hayyam ‘’tarih insanoğlunun geçmişteki vicdanıdır’’ diyor. Tarih yapmakta, yazmakta görüldüğü gibi basite indirgenecek bir olgu ve olay değildir. Gelgelelim ki bilgi çağı olan 21.yy da önde gelen tarihçilere baktığımızda, sözde demokrat ve objektif olduklarını söylüyorlar. Ama söylemlerine ve yaşantılarına uzanıp bir baktığımızda gerçek apaçık ortaya çıkıyor. Günümüzde aydın diye tabir ettiğimiz ama sözde demokrat olan bu insanlar olayları istekleri, çıkarları doğrultusunda yorumluyor ve anlatıyorlar. Örnek vermek gerekirse ilk olarak II. Abdülhamit Han dönemini ele alırsak bazı tarihçiler Abdülhamit’i meclisi kapattığı için kızarlar hatta küfrederler. İşte bütün mesele burada başlıyor.
Gerçek tarihçi olanlar, ilk olarak meclisin neden kapatıldığına bakar. Meclisin neden kapatıldığına bakacak olursak mecliste Ruslara savaş ilan edilip edilmeyeceği tartışmaları uzayıp gidiyordu. Bir yandan Ruslar Anadolu’nun içine kadar yani Erzurum’a kadar gelmişti. Gidişat kötü olunca ve meclisten sonuç çıkmayınca Abdülhamit doğal olarak meclisi kapatmıştır. Meclisin kapatılmasından açılışına kadar geçen zamana kadar ki sürede Abdülhamit ülkede istibdat uygulamış ve nedenlerine bakınca yani o günün şartları ile bakınca ülkenin içte ve dışta güçlü durması için belli bir takım önlemlerin alınması o günün dünyasında oldukça normal karşılanacak bir durum. İşte Abdülhamit o günün şartlarında bunları yapması gerekiyordu ülkenin padişahı olarak ve yaptı. Ne sağ kesim gibi Abdülhamit’i insan ötesi bir varlık gibi yüceltmenin bir manası var ne de solcular gibi yerin dibine sokmanın bir manası var. Ne demiş atalarımız yiğidi ölürdür ama hakkını ver demiş. Abdülhamit’i kızıl olmakla suçlayanlar 1923 yılı ile 1945 yılları arasındaki baskı ve işkenceleri inkılapların gerçekleşmesi için gerekliydi diyerek meşru kılamazlar. Kılık kıyafetle ne zaman muasır olunmuş ki Avrupa’nın kılık kıyafetini alınca Anadolu muasır olsun. Batı zihniyetini Anadolu insanına kabul ettirmek için az mı baş kesmediler. Az mı camileri ahır yapmadılar. Düşmanın yapmadıklarını vatansever dediklerimiz ve kahramanız dediğimiz insanlar yaptı. Tarih unutmak nedir bilmez, siz istediğiniz kadar demokrasi, laik deyin ama bu Anadolu insanı demokrasiyi 1400 yıl önce öğrendi. Yani sizlerin demokrasi yaftalarınıza inanmaz. Bazı demokrat kesimler vardı literatürde nesnel tarihçilik yapıyordu ama İslamcı kesimlere gerici diyordu. Ve sorulduğunda hayatınızda bir kere Kur’an’ı Kerimi okudunuz mu diye cevabı ise hayır okumadım idi. Bu tarihçi nasıl olurda hiç okumadığı kitap hakkında ve bu kitaba inanlar hakkında neden atıp tutuyordu? Hani nesneldin sen! Eğer bir tarihçi nesnel olsaydı gerçekten Kuran’ı Kerimi açar okur ve ilk ayeti olan besmeleyi okuduğunda Müslümanların neden bu kadar geride olduğuna hayret eder ve doğru ile yanlışı ayırırdı. Bir ülkenin aydınları neyse vatandaşları da öyledir. Ve gençlerimize bakıyoruz. Gençlerimiz kulaktan duyma yalan yanlış bilgilerle, hoşuna giden belli bir bölümü okumuşlar ve kendilerini İblis misali alim sanıyorlar. İnsanlar hakkında gerekli okuma yapmadan ve okuduklarını akıl süzgecinden geçirmeden ezbere konuşan gençlik dolaşıyor ülkenin en iyi ve en yüksek eğitim kurumu olan üniversitelerimizde…