Bir değişimi gözlemlemeye 24 saat yetermiş. Yalnızca 24 saat. Belki de daha az.
Dönüp düşündüğümde 24 saat önce her şeyin çok daha farklı olduğu gerçeği vuruyor yüzüme. Mutluydum sanki. Ya da ben öyle sanıyordum. Belki kandırıldım. Yalanlar söylendi belki. Belki de ben izin verdim buna. Hadi dedim. Söyle bütün yalanları gözlerime baka baka.
Avuçlarındayken kalbim, sık bakalım ne kadar yakacaksın canımı dedim. Gözlerim kapalı, canımın yanışını izledim belki de. İzin verilseydi eğer, belki ne çok severdim seni. Nasıl sever, nasıl sakınırdım herkesten. Canın yanmasın diye yakardım canımı eğer ki müsaade etseydin. Ben yakmadan yakmasaydın canımı.
Huzurun sesini dinlediğimi sandım ben dün gece sabaha kadar. Konuşan huzurdu, gözlerime bakan, avuçlarımı öpendi huzur. Hiç yabancı gelmemişti. “Yıllar önce kaybettiğim sevgilimdi sanki.”
Bir çift gözün, dünyayı durduracağını sanarak hata yaptım belki de. Merkezim, o olur dememdi hatam. Çünkü sevmek hata değildir. Aşık olmak bir hata olamaz. Aşık olmak en güzel şeydir. Benim hatam, bu aşkı karşılıklı sanmaktı aslına bakarsan. Bana ait olmayan bir kalbi, benim sanmaktı.
ŞİMDİ!
Sana layık olmayan fakat sana ait bi kalp var. Benim kalbim. Unutmadım. Senin düşmanından kaçarmışçasına kaçışında kaldı sende. Geri istemiyorum. İhtiyacım yok çünkü ona. Çünkü bir kalp, insanı her acıya sürükler. Mutlulukların yanı sıra. Ve ben, bir kez daha acımamak için bütün mutluluklardan vazgeçiyorum. Kalpsiz yaşamayı seçiyorum ben. Senin bensiz yaşamayı seçtiğin gibi.
SONRA!
Terk ediyorum bu şehri. Her şeyimi alıp gidiyorum aşk şehrimden. Yalnızca kalbimi bırakıyorum avuçlarında. Daha iyi parçala, yok et diye. Senindi bu şehir. Ben yalnız misafirdim. Gitme vaktim bugünmüş.
Terk ediyorum. Gitmek yenilmekse yenildim evet. Aşka da hayata da bu dünyaya da yenildim ben. Ve kaçıyorum. Ne gücüm var ne mecalim. Daha fazla acısın istemiyorum canım.
Bu kadar basit işte. Senin kalbimi paramparça edişin gibi gitmek de bu kadar basit.
Gitmek ne kazanmaktır ne yenilmek.
Gitmek, gitmektir işte.
Hepsi bu.