- Salatalık 5 kilo 3 lirayken hatta patlıcan 5 kilo 5 lirayken, elem dolu ruhum bir çocuk parkı arıyordu. Salıncaklarda ayakta sallanmak ve tahterevalli üzerinde ellerimle durmak çocukluğumun en büyük idealleriydi; ikisini de gerçekleştiremedim.
Elimden kayıp giden gençliğim; parmaklıklarla kaplı penceremin içinde volta atıyordu, dışarıda dünya hala gürül gürül akıyordu, Ahmed Arif’e rahmet olsun! Yapacak bir uğraş bulamayan beynim derse de yönelip geleceğe doğru bir hamle yapmaktan acizdi, ben de yüreğimi dinleyip, tütün sarıyordum.
Yalnızlığımla aram iyi değildi onu artık sevmiyordum bilhassa sıkılmıştım ondan. Bana İngiliz Prensleri gibi davranıyordu ve ben ne İngilizdim ne de dedem Krallık yapmıştı. Asilzade olmadığının farkına varmış olan bedenim, dünya üzerindeki yerini sorgulayıp ‘benim mi bu kırışık yüz’ şiirini fısıldıyordu.
Çakmağımı yakıp söndürüyordum ve bu durum hayal dünyamda atı üstündeki kovboyu anımsatıyordu, sigaramı yakıyordum ve katili tam yüreğinden iki kurşunla indiriyordum.
Bulantı kitabı geldi aklıma, tam okuyamamıştım, uzun zamandır hiç bir kitabı tam okuyamadığım geldi aklıma, bir kitabı bitireyim o halde dedim, vazgeçtim. Böyle durumlarda üşengeç bedenim hep vazgeçerdi bazen ekmek almaktan vazgeçerdim, bazen televizyonu açmadan izlerdim, hatta bazen tütün bile sarmazdım ve hatta hatta Müzeyyeni bile sevmekten üşenir ondan sürekli vazgeçer dururdum. Şuan kelimelerden bile üşeniyorum.