Eskiden mahallede en fazla çatlamış ellerimizden çıkan misketlerin neler yaptığı beğenilirdi…
Hepimizin Ankaragücüne karşı favorisi Beşiktaştı!
Saklambaçta arkadaşımız konuşmasın diye dürterdik!
Öyle yoktan yere rahatsız etmelerimiz yoktu yani..
Dolaylı yollardan laf sokmamız yoktu, isteklerimiz kafamızdan geçer dilimizde vücut bulurdu! Delikanlı gibi susup delikanlı gibi konuşmazdık! Gibisi fazla gelirdi.. delikanlıydık… daha ufakken..
Karikatürlere konu olması annelerimize bağlı olan yaz akşamları oyunlarımız epeyce fazlaydı..
Etiketi ilk defter kabında gördük takımlısı vardı, tavşanlısı vardı, arabalısı vardı ama hiç fotoğraflısı yoktu..
Arkadaşımızın ‘iyi olmuş la hangi kırtasiyeden aldın?’ demesi yeterliydi. Biz burdayız bunu yaptık demenin bir anlamı yoktu.. yaptıklarımız belliydi;
Terli terli su içer, soğukta misket oynar, hava kararınca eve girmek istemez, sıcağı görünce de mayışıp giderdik!
Mesaj vermek istersek asfalta eski kireç ile kocaman yazardık ilkokul aşkımızın baş harfini, sevdalarımız afişe etmezdik, ismini vermezdik, abisinden korktuğumuzdan değil 🙂 göze geliriz diye çekinirdik..
Kötü söz hep sahibinindi ama yine sinirlendirirdi sahibi…
Küfür eden kaleci bile yapılmazdı mahalle maçlarında, şimdi öyle değil kitapları binler satıyor..
Çok değil 2000 civarı değerliydi anne baba aile! Şimdileri sadece ileti oldu.. Olmayanların gözüne sokarcasına..
Oturup düşünmek lazım,
Kendi hesabına girip, şifreni yazıp..
Artık bunlar olmadan düşünemiyor malum!
Kim mi?
Sabahları yusufçuk kuşuyla uyanıp, akşama kadar top oynayıp, domates ekmek peynir yiyen dizleri çürük pantolonlu çocuk, bari sen yapma..