Dört nala koşmaya hazırlanan bir tayın
Çelimsizliği var üzerimizde
Okkalı gecelerinde kırmızı köprüyü bulmaya çalıştığımız vakit
Çaresiz sevdanın köleliğin’de unutuyoruz köleliğimizi
Her aydınlığa mavi bir hüzün katan göz pınarlarımıza
Sormamız lazım şu insancıkları
Bir denizin yeşil halini görmüş gibi
Barikat kurmuş uçsuz bucaksız adaletlere
Adab-ı Muaşeret kadar ulaşılmaz olanın
Pas tutmuş mahzen kilitlerine hikmet vurulmuş
Ser kapılarını göremeyiz.
Biz varız sizin için olan
Size kulak, size göz, size fikir olan düşüncelerimiz
Talaş tutmuş pembe panjurlu insanlarımızı izlerken
Yaklaşan ve gün karardıkça daha da yaklaşacağımız
Ölüm
Şimdi üstünde yürüdüğümüz ayakkabı misali
Altında kalınca gelecek, kelamları mızın sonu
Asrı saadete kadar uzanan bir yolun son satırı.
Kardeşlerim,
Gelin yürüyelim sonunu bilmediğimiz son gelene dek.