Affedemiyorum.
Sayfalarca yazsam ne fayda ki?
Etrafı kaplayan kapkara bir kül bulutu gibiyim.
Yanmıyorum.
Evet yakmıyorum da.
Ama küllerimden seni göremiyorum.
Hiçbir şey göremiyorum.
O kadar karanlıktasın ki.
O kadar yok olmuşsun, öyle uzak kalmışsın ki…
Ne yana gideceğimi, hangi eli tutacağımı, kime güveneceğimi göremiyorum.
Sana da söyleyemiyorum ve inatla yazıyorum.
Dilim susuyor, e zaten gözlerim desen…
Bari kelimeler konuşsun diyorum.
Onlar anlatsın sana her şeyi.
Onlar biliyor çünkü, onlar görüyor.
Onlar ben yazarken yaşıyor seni.
Ben senin ruhundan gitsem de, anlatmaya doyamam seni.
Hani demiş ya Sabahattin Ali
”İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür.”
Ben senden ayrılıyorum sevgilim.
Belki elim, belki ruhum, belki kalbimi sana bırakıyorum, ama gidiyorum.