Bu çok büyük bir kafa karışıklığı. Şöyle örnekleyeyim; tam şu anda düşünecek olduğunuz gelecek için kafanızdan geçen her bir tasarı aslına bir hayal ürünü. Gelecek, göremediğiniz fakat şimdiki zamanın size bahşettikleri doğrultusunda öngörebileceğiniz kurgusal bir dünyanın kapılarını açıyor. Bu dünyanın bir baş karakteri ve bu karakterin gelecekte öngörebileceği kurgusal dünyanın kapısını aralaması için ihtiyaç duyacağı şeyler olacak.
Ben, bir Dünya gezegenine aitim. Amacım bu gezegenin içerisinde kendime bir dünya kurmak veya kendi dünyamı kurmak. Daha sonra kurduğum dünyayı, aynı gezegendeki başka kurgusal dünyalarla paylaşıp bir sürü senaryo oluşturmak. En sonunda da bu senaryolardan bir dizi hayat çıkartıp bu hayatları yaşamak; birini, birkaçını, belki de hepsini veya hepsinden birazını.
Bir amaç doğrultusunda mı kurgusal bir dünya kurarız yoksa kurduğumuz dünyanın şimdiki zamanında bize bahşedilen veya kendimize bahşettiğimiz doğrultuda mı bir amaca yöneliriz? Bahsi geçen şimdiki zaman hangi zaman?
Ben şu andayım diyebileceğim ilk zaman, farkında olduğum herhangi bir zamandı. Peki farkında olana kadar ki geçen zaman ve başlangıç, yani doğumum arasındaki dünyamı nasıl kurguladım veya nasıl kurgulandı?
Başta bu gezegenin dünyasına ait olurken bize bahşedilen şey bir yaşamdı. O yaşam da bizden habersiz temelleri atılmış kurgusal bir hayatın içerisine gökten düşen meteordu fakat suya düştü. Yeryüzüne doğru güçlü bir iniş yaptı, gezegeninin çevresine veya başka hayatlara zarar vermedi. O hayat, daha taze bir hayatı, yani beni doğurdu. Bundan haberim yoktu, olsa dahi oracıkta yapabileceklerim boştu. Kurgusunu tamamlayan o hayat, kendi dünyamı kurmak için elime başlangıç senaryosu tutuşturdu. Sonra başkaldırdım çünkü geldiğim nokta senaryonun sonuydu. Akıl, oluşumunu tamamlama yolundaydı ve senaryo, aklın bir ürünüydü.
Kimse görmedi mi? Yeryüzüne, suya düşerken bana bir şey olmadı mı? Yoksa düştükten sonra mı her şey olmaya başladı? Beni akıl sahibi yapmak için aklı selim falancalarca oluşturulmuş bir senaryo mu tuttum? Gökten düşen bir meteor kadar kızgındım belki ama öfkeli değildim. İçimde yanan bir ateş vardı, ne var ki suya bulandı. Zararsızdım belli ki sakince suya düştüm ve ateşimi gömdüm. Buna siz karar vermediniz, yalnızca izleyiciydiniz ama sonrası için planınız hazırdı; bir senaryo vardı, içindekiler yazılıydı, temsil ettiği gerçeklik akıldı. Benim gerçekliğimi kendi aklınıza gömdünüz, tıpkı öfkem gibi içimde yanan merakı öldürdünüz.
Öfkemin ateşi söndü, merakımın buharı ise gökyüzüne süzüldü. Ben gezegene düştün, düştüğümde şekilsizdim. Suya değince kas katı kesildim ve birkaç parça akılla sivrildim.
Ben, bir akıl ürünüyüm öyleyse. İçerisinde düştüğüm bu kurgusal dünyanın oyuncuları da aklın yolunda bir ürün sahibi ve şimdi onlara sesleniyorum. “Şimdiki zaman, size bir ürün bahşetti. Aklın yolunda olan bu ürünün gelecekte sizin dünyanızda neler öngörebileceğini kurgulayın, hayal edin. Şimdiki zamanın size bahşettiği bu ürün doğrultusunda gelecekte öngörebileceğiniz o kapıları teker teker açın. Kendi gerçekliğinize bakın ve keyiflenin.”
Kimse görmedi baş kaldırdığımı ama herkes anladığımı zannetti görünce başımı kaldırdığımı. Kimse yüzüme bakmadı, kimse soru sormadı. Aklı kandırmak, anlamaya çalışmaktan daha kolaydı. Yüzüme bakmayınca akıl göremiyordu gerçeği; duymaya alışıklığı, görmeye bağışıklığı vardı. Senaryonun gerçekliği de bu mantığın altındaydı ve doğruydu zira yanlış olan bir şey yoktu. Duymaya alışmıştım, duyduğum gerçekliği görmeye ise bağışıklık kazanmıştım. Bu, gözlerden uzak ve karşılıklı bir savaştı. Akıl, bu savaşta merakıma yenik düşen bir silahtı. Öfkemin ateşini söndüren su, beni bir kaya gibi sağlamlaştırdı. Sağlam olan kayayı akıl törpüledi. Törpü körelince kayayı görememeye başladı.
Şimdi bir yandan tam ortasına düştüğüm bu akıl dolu kurgusal hayatın gerçekliği içinde kendi gerçekliğimle zafer eşliğinde çıktığım bu yolda kendi dünyamı başka dünyalarla paylaşmalıydım. Bundan önce bir konuda daha karara varmıştım; dünya, kendiliğinden kuruluyordu ve ben kuracak olduğum dünyada bana bahşedilmiş olanlar doğrultusunda bir amaca değil, bir yola yönelecektim.