Bölüm 12: Fotokopici Arif!
Ökkeş ve Cumali, üniversite yolundaki kırtasiyeye girdi. Sınav dönemi yaklaştığı için içerisi kalabalıktı. Çalışanları selamlayıp Arif’in bürosuna geçtiler. Ökkeş kapıyı çaldı.
“Gel!”
Arif, kiralık diplomaları düzenliyordu. Ökkeş kapıyı araladı.
“Girebilir miyiz?”
“Oo! Hoş geldin kantinci!”
“Hoş bulduk!” İçeri girip kapıyı kapattılar.
Arif:
“Yeni haberler mi var?”
Ökkeş:
“Bizim hoca yeni geometri kitabı çıkarmış. Konuları o kitaptan anlatacakmış!”
“Yine soyacak çocukları!” Arif, yerinden kalkıp kapıyı araladı.
“Melih! Bak bir buraya!”
“Buyur abi?”
“Oğlum, hoca yeni geometri kitabı çıkarmış. Gidin bir tane alın. Yüz elli tane basın!”
“Olur abi!”
“Geçen senenin bahar dönemi sorularını da hazırlayın. Sınav dönemi yaklaşıyor. Hadi bakayım!”
“Tamamdır abi!” Kapıyı kapatıp misafirlerine döndü.
“Sağ olasın Ökkeş! Ee, sende ne var ne yok? Çikolataları satabiliyor musun? Çaya zam yaptın mı?”
“Çok şükür de, niye merak ettin?”
“Ne bileyim oğlum! Kantinci ile ne konuşulur bilmiyorum ki!” Ufak bir gülüşmeden sonra asıl konuya girdi.
“Sana arkadaşım Cumali’yi getirdim.”
“Hoş geldin kardeşim!”
Cumali:
“Hoş gördük!”
Ökkeş:
“Okulda son dönemi! Bir el ver de, şu son dönemde rahat etsin.” Ökkeş, Azad’dan kendini anlatmasını istemişti. Azad ise yine eskilere gitmiş gözleri buğulanmıştı.
Arif:
“Okuldan yedi sene önce mezun oldum. Topladım tası tarağı doğru memlekete! İş bulamadım. Döndüm dolaştım tekrar buraya geldim. Sağda, solda süründüm. Yalnız ben değil, benim devre komple böyle. Neredeyse açlıktan öleceğiz. Farklı işler denedim. Yediremedim kendime. Boş boş dolaşırken iki sevgilinin kavgasına şahit oldum.” Bir yandan da diplomaları sıraya sokuyordu.
“…Kız ‘çaldığın zamanımı geri ver!’ diye bağırıyordu. Eve geldim. Yattım, kalktım… Bu lafı kafamdan atamadım!”
Ökkeş:
“Unutamadığına göre kız güzeldi galiba?”
“O da var tabi! ‘Bu ilâhi bir işaret’ dedim. Aldım kâğıdı, kalemi başladım hesap yapmaya!”
Cumali:
“Neyi?”
Arif:
“Benden aldıklarını!”
Ökkeş:
“Kimin?”
Arif:
“Dinlemiyor musunuz ulan beni? Dört seneyi hesapladım; yoluydu, yemeğiydi, ev kirasıydı, fotokopisiydi… Hepsini geri almayı kafama koydum. Üniversiteye tazminat davası açtım!”
Cumali:
“Üniversiteye tazminat davası!”
Arif:
“Tabi, tabi! Mahkeme günü geldi. Savunmamızı yaptık. Hâkim beni haklı buldu. Davayı kazandım. Aldığım parayla da bu dükkânı açtım!”
Ökkeş:
“İdolümsün Arif Ağa!”
“Sağ ol canım! Sizin okuldaki eylemciler de benden ilham aldı. Onlar da benim gibi haksızlığa gelemiyor. Hakkını arayanların yanındalar. En çok da kızların sesi çıkıyor. Mutlaka karşı çıkacak bir şey buluyorlar!”
Cumali:
“Vallahi benim de gönlümü çaldın Arif! Senin kızların gönlüne nasıl girerim bir de onu söylesen?”
“Kendini kanıtlaman lâzım!”
“Nasıl?”
“Sokağa çıkmalısın! Eylemlerde boy göstermelisin!”
Arif, istenilen asıl cevabı vermişti!
Cumali, bir gruba girip rahat etmek istiyorsa: Sokağa çıkıp kendisini kanıtlamalıydı!
—Sonraki Bölüm—
‘Eylem’ iyor muyuz?’
Yasin Numan Yılmaz