Bölüm 13: Eylem’ iyor muyuz?
Hayvanseverler Eylemi!
Hava, açık ve güneşli; zemin, taşkınlık çıkarmak için müsaitti!
Erken kalkan üyeler, ortamı koklamak için bir tur attı. Minibüslere doluşup tekrar yukarı; Sosyal Bilimler’in durağına vardılar. Nasıl olsa, kampüs içinde taşıma ücretsizdi!
Üçer, beşer toplanarak aşağı kadar yürüdüler. Yüzlerde hayvan maskeleri, pati logolu flamalar, hayvanların yaşamı için hazırlanmış pankartlar…
Ayıcı Belma, boz ayısı Kakao’yu tarıyor; Taylandlı Link, olası kavgalar için açma, germe hareketleri yapıyordu. Hintli Nasran ise, kavalından çıkardığı melodilerle turşu bidonundaki kobrasını oynatıyordu.
Tek eksik Cumali’ydi! O da koşarak geldi.
“Kusura bakmayın! Şoföre ‘eylem’ den geçer mi?’ diye sordum; ‘Yok, ama yakınında bırakırım’ dedi.”
Ayıcı Belma:
“Bizde az kalsın kaçtığını düşünecektik.”
Cumali:
“Olur mu öyle şey! Bugün bizim bayramımız, gelmem mi? Nereye yürüyoruz?”
Ayıcı Belma:
“Planımız hazır. Sana da bir görev verdik tabi!”
Link, çantasından bir kutu çıkardı. Belma, kutunun ağzını açtı. Ucundan gösterip kapattı.
Cumali:
“Nedir bu?”
Ayıcı Belma:
“Ses bombası!”
“Bomba mı?”
“Sessiz ol! Link ile birlikte yaptık. Senin görevin bunu çöp kutusuna bırakmak!”
“Bomba diyorsun, ters bir şey olmasın?”
Link:
“Rahat ol! Amaç, ses getirmek. Güvenimizi kazanmak istiyorsan kendini kanıtlamalısın!” Bunları söylerken amuda kalkıyordu.
Cumali:
“Madem öyle, yapacağız!”
Ayıcı Belma:
“Unutmadan…” Cebinden katlanmış bir kâğıt çıkarıp uzattı. “…Bu da konuşma metnin. Polis ile karşılaşmamız muhtemel! Gazeteciler de beraberinde gelecektir! Çıkar cebinden oku.”
Link:
“Kameralara poz kesmeyi unutma!”
Cumali, metni cebine koydu. Ses bombasını da çantaya atıp sırtına taktı. Etrafına bakınırken Nasran’ın ‘yılanlı bidon’unu devirdi.
“Ay, çok affedersin!”
Nasran:
“Kobram! Kobram ses ver!”
Yola savrulan yılanı bidona koydular. Belma’nın işaretiyle birlikte yürüyüş başladı.
‘Çiftlikköy’ olarak bilinen muhite giriş yaptılar. Yol, yokuş aşağı iniyordu. Okula yürüyen öğrenciler… Kalabalığa hayretle bakan esnaf… Camlarından birer, ikişer kızların sarktığı yurtlar… Eylem ruhuna eşlik ediyordu.
Çöp kutusuna yaklaştılar.
Merkezi çöp kutusu! İnsanların buluşma noktası.
Ayıcı Belma:
“Ahanda geldik! Yap şu işi Cumali!”
Cumali, kenarından tuttuğu pankartı arkasındakine devretti. Sağına, soluna baktı. Hızlı adımlarla gruptan ayrıldı. Sırtındaki çantanın bir kolunu çıkarıp fermuarını açtı. Ses bombasını usulca çıkardı. Hedefine koşuyordu ki, tökezleyip bombanın üzerine düştü!
‘Booom!’
Damdaki kuşlar ve sokak kedileri kaçıştı. Eylemciler olduğu yere çöktü. Ortalık sakinleşince arkadaşları yardımına koştu.
Ayıcı Belma:
“Cumali, iyi misin?” Yanındakilere döndü. “…Tutun kollarından!”
Cumali’nin kulaklarındaki çınlama yerini uğultulara bıraktı. Arkadaşlarının sesleri, çok uzaktan geliyor gibiydi. Koluna girip yürüyüşe devam ettiler.
Cumali, yardım almadan yürümeye başladı. Eline patili bir pankart alıp grubun önüne geçti. Grubun planlanan yürüyüş güzergâhı, yolun sağından devam ediyordu. Fakat Cumali, arkadakileri görmedi! Ayıcı Belma:
“Hoop Cumali, bu taraftan!”
Kulakları hasar gördüğü için seslenenleri duymadı. Yokuş aşağı gitmeye devam etti. Yolun sonu ‘çevreyolu’na çıkıyordu.
Caddeye çıktı!
Beklediği an ile karşı karşıyaydı: Güvenlik güçleri!
Ön sıra, kasklı ve kalkanlıydı. Arkalarında sis bombası atan ekip; ekibin en iri üyesi TOMA ise arka saftaydı! Güneş gözlüklü amir, elinde telsizle müdahale emri için bekliyordu.
Cumali, adım adım gelip karşılarına dikildi.
Dikildi de… Ya arkası?
Renk cümbüşü!
Boyalı saçlar… Modacısı belli olmayan kıyafetler… Gökkuşağı bayrakları… Takım taklavat… Yürüyüşün temasını anlatan tişörtler! Hele bir tanesi reklam bile almıştı:
‘Kırbaç Meliha’dan alınır’ yazıyordu göğsünde!
Cumali, farkında olmadan ‘LGBT Eylemi’nin öncüsü olmuştu!
Doğa:
“Aha, Cumali de gelmiş!”
Can:
“Hani, nerede?”
Doğa:
“Bak, en önde. Ne yapacak acaba?”
Cumali, gazetecilerin patlayan flaşlarını da görünce sırasının geldiğini düşündü. Cebindeki metni çıkardı. Boğazını temizledi:
“Bizi, evlerinize alabilirsiniz! Kapılar ardına kilitleyebilir, boynumuza tasma takabilirsiniz!” Tasma lafından sonra eylemcilerin keyfi yerine geldi.
“…Kafeslere tıkıp zincirlere vurabilirsiniz!” İnleme sesleri duyuluyordu!
“…Evcil bedenlerimizi kırbaçlayıp, çığlık attırabilirsiniz!” Üyeler gittikçe tahrik oluyordu.
Malanbu:
“Yürü be Cumali!”
Can:
“Senin g.tünü yerim!”
Doğa:
“Ben diyetteyim ama bir diş alırım!”
Cumali:
“…Köpek gibi havlatabilir; avaz avaz miyavlatabilirsiniz! Hatta, hunharca tokatlayabilir; kollarımızdan tutup ters çevirebilirsiniz!”
Üyeler çığırından çıkıyordu. Şahsi kırbacını getirenler, tuttuğuna indiriyordu!
Cumali:
“…Ama şunu asla unutmayın!” Kalabalık son vuruşu bekliyordu! Diğer tarafta ise sadece telsiz cızırtıları duyuluyordu. Alan sessizliğe kesti.
Cumali:
“…Biz de can taşıyoruz!”
Üyelerin çığlıkları yeri göğü inletti. Cumali’nin ‘can taşıyoruz’ lafı; ‘canımız istediğinde sevişmek istiyoruz’ olarak anlaşılmıştı! Bu an bekleniyormuş gibi ön tarafa yığılma oldu. Cumali’yi ortaya alıp omuzlarda yükselttiler.
Cumali şaşkındı. Tanıdık yüzler aradı, bulamadı.
Polis amiri, kenetlenen ahaliyi tatlı dille ayıramayacağını anlamıştı. Megafonun düğmesine basıp ağzına yaklaştırdı:
“Gençler!”
Sesin geldiği yöne baktılar.
“…Birer gusül alır mıyız?” Amir, telsize direktifini verdi. “Oğlum, sık suyu!”
TOMA, suyu püskürttü. Kalabalığın coşkusu daha da arttı!
—Sonraki Bölüm—
‘Eylem’ iyor muyuz? -2′
Yasin Numan Yılmaz