Balkonumda oturdum, güneş az önce doğmuş. Panjurları açtım. Hava dingin, duru. Karşımda dağlar. Net. Elimi uzatsam tepelerini okşayacağım sanki. Hafif turuncu ışıkları yansıtıyor, saydam. Bir hafta önce işyerime geldiğimde; belirsizlik vardı, gerginlik doğuran. Üst yönetim yurtdışına önemli bir toplantıya gidecekti. Öncesinde işten çıkarmalar bekleniyordu. Hemen karşımda dağların çoğunu kapatan kiremit rengi ağırlıklı bir apartman. Biraz ileride dört katlı dört beş tane daha apartman. Onların arkasında on iki katlı iki apartman daha. Boğucu. Tekdüze işlerimi yapıyordum. İletileri kontrol et. Önemlileri not al. Bugün yapılacak işlere bak ajandadan. Sabah çayımız yeni gelmişti ki telefon. Müdür beş dakika gel konuşalım. Görüşüme giren beş tane ağaç. Palmiye, Çitlenbik, Zeytin, Servi, Servi. İyimserdim, o da gidecekti yurt dışına, son talimatları verecekti. Biraz yoklasam kimlerin çıkarılacağını öğrenebilir miyim acaba? Uzanmak öyle kolay değil dağlara. Artan ışıkla arkalarında tanımı olanaksız renkler oluşan. En çok da en son adını duyduğum ay tozu grisine benziyor. Şu anda geçen uçak manzarayı tamamlıyor, aslında bozuyor. Turizm. Nasılsın? Sağ olun iyiyim diye başladık. Uzatmadı. Patron dedi, anladım gerisini kurbanlardan biri benim, sezon kötü gitti diyor. Önümüz kış, kara kış. Maliyetler yüksek. Kısa kes kovuldun de. Uzatmıyor. Yarından itibaren çalışamayacağız. Gelecek sezon için mart gibi görüşelim. İki ay önce sorduğumda elbette kışında çalışacaksın demişti oysa. Anlaşıldı dedim sadece. Emperyalist düzen. Sanal bir yaşantı, Side’de çalıştım yıllarca. On yıldan geçti kaçmıştım o ortamdan. Hafta sonu öylesine gezmeye gittik çoluk çocukla. Bıraktığım gibi aynı. Boş konuşmalar. İşler kötü, turist kalitesiz. Şuna her yıl daha az insanı kazıklayabiliyorum, artık anladı hepsi ne mal olduğumuzu desene. İş arıyorum bir haftadır. Sezon bitmiş, herkes işçi çıkarıyor. İş bulmak için kadir gecesi doğmuş olmak gerek. Kargalar sağa sola uçuşup duruyorlar. Mahallenin bekçileri. Bir yırtıcı yaklaşmaya görsün gak gak gak! Ortalığı yıkıp ikisi üçü bir olup başlarlar onu taciz etmeye, istemezler üstümüzde şahinler, doğanlar dolaşsın. Korurlar küçük kuşları, kendi yavrularını. Bir de biz insanları koruyan olsa paraya tapanlardan. Gün başlıyor, araçlar geçmeye başladı yollardan. Arabalar, kamyonlar, otobüsler. Trafik yoğun. İş güç. Şu dağları da görmesem oturduğum yerden, atacağım kendimi dağların tepesinden.